İngilizlerin yaptığı zulümler!..

12/10/2022 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

İstanbul’da Hakikat Kitabevi'nin yayınladığı (İngiliz câsûsunun i’tirâfları) kitabında, İngilizlerin dünya Müslümanları için neler düşündükleri hakkında, geniş malûmât vardır. Bunu okuyanlar, İngiliz Müstemlekeler Nâzırlığının [sömürgeler bakanlığının], câsûslara verdiği emirlerin dünya Müslümanları üzerinde nasıl tatbik edildiğini ve misyonerlerin faaliyetlerini kolayca anlayabilirler. Kısaca şöyle bildiriliyor:

“İngilizler, mağrûr ve kibirlidir. Onlar, kendi şahıslarını ve vatanlarını ne kadar hürmete lâyık görürse, diğer insanları ve memleketleri de, o derece aşağı görürler. İngilizlere göre insanlar üç kısma ayrılır: 

Birincisi, İngilizler olup, Allahın insan olarak yarattığı en mükemmel mahlûkun, kendileri olduğunu söylerler. 

İkincisi, beyaz renkli Avrupalı ve Amerikalılardır. Bunların da, hürmete lâyık olabileceklerini kabûl ediyorlar. 

Üçüncü kısım ise, birinci ve ikinci kısmın hâricinde kalan insanlardır. Bunlar, insan ile hayvan arasında bir mahlûktur. Bunlar, hürmete lâyık olmadıkları gibi, hürriyet, istiklâl ve vatan bunlar için değildir. Bunlar, bilhassa İngilizler tarafından idâre edilmek için yaratılmışlardır. İngilizler, bu gözle baktıkları müstemlekelerdeki yerli ahâli ile birlikte yaşamazlar. Müstemlekelerinin her yerinde, İngilizlere mahsûs kulüpler, gazinolar, lokantalar, hamamlar, hatta mağazalar vardır. Yerli ahâli buralara giremez.

İngilizler, kendilerinden olmayanlara hayvanlara bile lâyık olmayan muameleler yapmışlardır. En büyük müstemlekeleri olup, senelerce vahşîce, sadistçe zulmettikleri Hindistân'ın Amritsar şehrinde [m.1919] bir gün âyin sebebi ile toplanan Hindûlar, bisikleti ile gezen bir İngiliz kadın misyonerine hürmet etmezler. Misyoner, İngiliz General Dyer'e şikâyette bulunur. General derhâl askerlerine emir vererek, mâbette âyinle meşgul halkın üzerine ateş açtırır ve on dakîkada yediyüz kişi ölür. Binden ziyâde kişi de yaralanarak yerlere serilir. General bununla da iktifâ etmeyerek, ahâliyi üç gün elleri ve ayakları üzerinde hayvan gibi yürütür... Mesele Londraya şikâyet edilir. Hükûmet tahkîkât yapılmasını emreder. Tahkîkât için Hindistân'a gelen müfettiş, generale müdâfaasız halka ateş açtırmasının sebebini sorunca, general (Buranın kumandanı benim. Buradaki askerî bir icrâatı ben takdîr ederim. Öyle lüzûm gördüm ve emrettim)  cevâbını verince, müfettiş, (Pekâlâ, ahâlinin yüz üstü sürünmesini emretmenizin sebebi nedir?) diye sorar. General (Hindlilerden bir kısmı tanrıları karşısında yüzüstü sürünüyorlar. Bunlara, bir İngiliz kadının bir Hindû tanrısı kadar mukaddes olduğunu ve onun karşısında da hakâret değil, sürünmeleri îcâb ettiğini anlatmak istedim) der. Müfettiş, halkın, alışveriş için dışarı çıkmak mecbûriyetinde olduğunu söyleyince, general (Bunlar insan olsalardı, sokakta yüzüstü sürünmezlerdi. Çünkü, bunların evleri birbirine bitişik ve damları düzdür. Damlar üzerinde insan gibi yürürlerdi) cevâbını verir. Generalin bu sözleri İngiliz basınında neşredilince, general kahraman ilân edilir...