Zikir, hâtırlamak, anmak demektir

12/12/2023 Salı Köşe yazarı V.T

Şemsüddîn İbn-i Atiyye hazretleri Şâfiî mezhebi âlimi ve büyük velîlerdendir. Mısır’ın İskenderiyye şehrinde, 1415 (H.818) senesinde doğdu. Çok ilim tahsîl etti. Birçok âlimden hadîs ve fıkıh ilimlerini okudu. Kânûnî Sultan Süleymân Hân devrinde, deniz yolu ile İstanbul’a geldi. Pâdişâh kendisine çok tâzim edip, sayısız ikrâm ve ihsânlarda bulundu. Bir ara kadıaskerlik vazifesine tâyin edildi. Fakat İstanbul’un soğuğuna dayanamadığı için Mısır’a gitmek üzere izin istedi. Kara yolu ile Mısır’a gitmek üzere İstanbul’dan hareket etti. 1534 (H.941) senesinde Şam’a geldiğinde vefât etti. Çok kitap yazdı. Bunlardan “Âdâb-ül-Libâs ves-Sohbe” tasavvuf hakkında, dört cildlik bir eserdir. Bu kitabında şöyle buyurmaktadır:

Zikir, hâtırlamak, anmak demekdir. Hâtırlamak da, kalb ile olur. Söylemekle olmaz. Şimdi üç türlü zikir bilinmektedir:

1-Dil ile söylemekle yapılan zikirdir. Söylerken, kalb birlikte hâtırlamaz. Yalnız dil ile söylenen zikrin kalbi temizlemekte faydası pek az olur. İbâdet sevâbı hâsıl olur. Zümer sûresinde, meâli, (Kalbleri Allahü teâlâyı zikretmeyenlere azap vardır) olan yirminci âyetinde bildirilen azap bunlar içindir.

2-Yalnız kalb ile yapılan zikirdir. Dil söylemez. A’râf sûresi ellidördüncü âyetinde, (Rabbinizi, yalvararak ve gizli ve sessiz çağırınız) ve Ra’d sûresi, otuzuncu âyetinde, (Biliniz ki, kalbler, yalnız Allahü teâlâyı zikretmekle râhat bulur) ve A’râf sûresi ikiyüzdördüncü âyetinde, (Rabbini, içinden zikret!) ve başka birçok âyet-i kerîmede ve sayısız hadîs-i şerîflerde ve din büyüklerinin kitâblarında bu zikir bildirilmekdedir.

3-Dil ile kalbin birlikte yaptığı zikirdir. Allah adamları, evliyâ “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” yükseklere eriştikten sonra, böyle zikir yapabilirler.

Kalb ile yapılan zikir, en önce Fahr-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” hicret gecesinde, Sevr Dağı'ndaki mağarada, Ebû Bekr-i Sıddîk’a “radıyallahü anh”, diz üstüne oturtup, gözlerini kapamasını emrederek sessiz yaptırdığı zikirdir.

Büyüklerin, yolda bulunanlara öğrettikleri râbıta, Tevbe sûresinin yüzyirminci âyetinin, (Hep sâdıklarla birlikte bulunun!) ve En’âm sûresinin elliikinci âyetinin, (Rablerini isteyenlerle berâber olmaya çalış!) meâllerinde emrolunan berâberliktir ve (Allahü teâlânın sevdiklerini hâtırlamak, rahmet etmesine sebep olur) hadîs-i şerîfine uymaktır. Bunlar gibi, başka âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler de vardır.