Bir mezhebe tâbi olmanın lüzûmu

05/09/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Her Müslümânın dînini doğru bir şekilde yaşayabilmesi için, mezhebini doğru bir şekilde bilmesi lâzımdır...

 

Cenâb-ı Hak, kullarına, bir annenin veya babanın evlâdına olan şefkat ve merhametinden daha çok merhamet etmektedir. Bu merhameti sebebiyle, insanları küfürden, dalâletten, sapıklıklardan, ahlâksızlıklardan, zulmetten, karanlıklardan, kötülüklerden, çirkinliklerden, bozukluklardan kurtarmak için, onlara “dîn” göndermiştir.

Umûmî bir tarîf yapmak gerekirse “İslâm dîni”, Allahü teâlânın, Cebrâîl ismindeki melek vâsıtasıyla, Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların, dünyâda ve âhirette râhat ve mes'ûd olmalarını sağlayan usûl ve kâidelerdir.

Sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurmuştur ki:

"Şüphesiz ki, ben size iki (önemli) şey bırakıyorum. Benden sonra onlara tâbi olduğunuz müddetçe, aslâ yoldan sapmazsınız. Onlardan biri, diğerinden daha büyüktür. Bunlardan biri Allah'ın kitâbıdır ki, gökten yere sarkıtılmış olan Allah'ın ipidir. Diğeri ise, Itretim, yanî Ehl-i Beytimdir. Bu ikisi Havz-ı Kevser'e gelinceye kadar birbirinden ayrılmayacaklardır. O hâlde iyi düşününüz, o ikisi husûsunda, bana nasıl iyi bir halef olacaksınız?"

Güzel ülkemiz Türkiye’de yaşayan Müslümânlar, ekseriyetle Hanefî mezhebindedirler. Ama az sayılamayacak mikdârda, Şâfiî mezhebinde bulunan kardeşlerimiz de mevcuttur.

Hanefî mezhebi, dört hak mezhebin en eskisi, onun kurucusu sayılan İmâm-ı A’zam hazretleri de, diğer mezheb imâmlarının en kıdemlisidir. O, Tâbiîn-i kirâmdandır; fakat İmâm Mâlik ve İmâm-ı Şâfiî, Tebe-i Tâbiînden, İmâm Ahmed İbn-i Hanbel ise Etbâ-ı Tebe-i Tâbiîndendirler.

Her Müslümânın dînini doğru bir şekilde yaşayabilmesi için, mezhebini doğru bir şekilde bilmesi lâzımdır. Bu da ancak mu’teber kitaplardan öğrenilebilir; çünkü her zaman, her yerde hoca bulmak ve suâl sormak zordur.

İtikâdda, inanılacak şeylerde mezheplere ayrılmaya izin verilmemiştir. İslâmiyetin bildirdiği tek itikâd vardır. O da, Ehl-i sünnet vel-cemâat itikâdıdır. Amelde, yapılacak işlerde ise ayrılığa izin verilmiştir. Onun için mezhep imâmı müctehid âlimler, dînde hükmü açıkça bildirilmeyen şeyleri, açıkça bildirilenlere benzeterek hükümlerini ortaya çıkarmışlardır. Bu hükümler, onların ictihâdlarıdır.

İmâm Abdülvehhâb-ı Şa'rânî buyurmuştur ki:

"Mezheb imâmlarının hepsi, bir mes'ele ile karşılaştıklarında cevâbını, önce Kur'ân-ı kerîmde ararlardı. Kur'ân-ı kerîmde açıkça bulamazlarsa, hadîs-i şerîflerde ararlardı. Burada da bulamazlarsa, icmâ-ı ümmette ararlardı. İcmâda da bulamayınca, bu mes'eleye benzeyen başka mes'elelerin, Kitâb (Kur'ân-ı kerîm), Sünnet (hadîs-i şerîfler) ve İcmâ'da bulunan cevâblarını esâs alıp mukâyese ederek, ictihâd edip benzeri cevâbı bulurlardı."