"Allahü teâlâ onlara Cennetler hazırladı"

05/06/2022 Pazar Köşe yazarı V.T

Eshâb-ı Kirâmın her birini sevmemiz, hürmet etmemiz, hepsine saygı göstermemiz lâzımdır

 

İbrâhim Tunûsî hazretleri Tunus’ta yetişen fıkıh ve hadîs âlimlerindendir. 443 (m. 1051)’de Kayrevan’da vefât etti. İbrâhim-i Tunûsî, Becâye şehrinde iken, kendisinden Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem), dört halîfesinin ve Eshâb-ı kirâmın büyüklüğünü, derecelerinin yüksekliğini bildiren bir fetvâ sorulduğunda buyurdu ki:

“Resûlullahı görüp, O’na îmân etmekle şereflenen Eshâb-ı kirâmın her birini sevmemiz, hürmet etmemiz, hepsine saygı göstermemiz lâzımdır. Dört halîfenin fazileti, hilâfet sırasına, göredir. Yanî birincisi Hazreti Ebû Bekr, ikincisi Hazreti Ömer, üçüncüsü Hazreti Osman ve dördüncüsü de Hazreti Ali’dir.

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde birçok âyet-i kerîmede ve Resûlullah hadîs-i şerîflerde, Eshâb-ı kirâmın faziletini, üstünlüğünü bildirmektedir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: “Sizler, bütün insanlar içinde en iyi ümmetsiniz, (cemaatsiniz!) Yani Peygamberlerden sonra bütün insanların en iyisisiniz!” (Âl-i İmrân-110)

“Mekke-i mükerreme ahâlisinden olup, Medîne-i münevvereye hicret eden Sahâbe-i kirâmdan ve iyilikte onların izinden gidenlerden, Allahü teâlâ râzıdır. Onlar da, Allahü teâlâdan râzıdırlar. Allahü teâlâ onlara Cennetler hazırlamıştır.” (Tevbe-100)

“Muhammed Allahü teâlânın peygamberidir. Ve O’nunla birlikte bulunanların, (yanî Eshâb-ı kirâmın) hepsi kâfirlere karşı şiddetlidir. Fakat birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktırlar. Bunları çok zaman rükû’da ve secdede görürsünüz. Herkese dünyâda ve âhırette her iyiliği, üstünlüğü, Allahü teâlâdan isterler. Rıdvânı, yani Allahü teâlânın kendilerini beğenmesini de isterler. Çok secde ettikleri yüzlerinden belli olur. Onların hâlleri, şerefleri böylece Tevrat’ta ve İncîl’de bildirilmiştir. İncîl’de de bildirildiği gibi, onlar ekine benzer. İnce bir filiz yerden çıkıp kalınlaştığı, yükseldiği gibi, az ve kuvvetsiz oldukları hâlde, etrâfa yayıldılar. Her tarafı îmân ile doldurdular. Herkesin, filizin hâlini görüp az zamanda nasıl büyüdü diyerek, şaşırdığı gibi, onların hâl ve şânları dünyâya yayılıp, görenler hayret etti ve kâfirler kızdılar” (Feth-29). Bu âyet-i kerîme, yalnız indiği zamanda bulunan Eshâbın değil, sonra îmâna gelecek olanların da şânını bildirmektedir.