Halil İbrâhim bereketi

06/06/2022 Pazartesi Köşe yazarı A.U

Vaktiyle iki kardeş vardır.

Büyüğü Halil, küçüğü İbrâhim.

Halil evli çocuklu, İbrahim bekârdır.

Ortak bir tarlaları vardır bunların.

Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederler.

Böylece geçinip giderler...

Bir yıl yine buğdayı harman yapıp ikiye ayırırlar.

Halil, teklif yapar kardeşine:

“Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.”

İbrahim “Peki âbi!” der.

Halil ambara gider.

O gidince, İbrahim içinden;

“Âbim evli, onun evine daha çok buğday lâzım” der.

Kendi payından onunkine atar.

Az sonra Halil gelip;

“Haydi İbrahim! Önce sen doldur da ambara taşı” der.

İbrahim kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.

Bu defâ Halil, içinden;

“Ben evliyim, kurulu düzenim var. Ama kardeşim bekâr. O, daha çalışıp para biriktirecek, ev kurup evlenecek” der.

Kendi payından onunkine atar.

Akşam olur, karanlık basar.

Görürler ki bitmiyor buğdaylar.

Hak teâlâ bu hâli çok beğenir.

Buğdaylarına bir bereket verir.

Günlerce taşır, bitiremezler.

Aksine çoğalır buğdayları.

Dolar taşar anbarları.

Bugün “bereket” denilince gayriihtiyârî bu kardeşler akla gelir.

Halil İbrâhim bereketi...