Sıkıntılara karşılık veren kimse sabırlı değildir!

05/10/2023 Perşembe Köşe yazarı V.T

"İnsanlardan gelen sıkıntılara sabretmeyen, onlara karşılık vermeyi terk etmeyen kimse sabırlı sayılmaz."

 

Cemâlîzade Kâsım Çelebi meşhur velîlerindendir. İstanbul'da doğdu. 1519 (H.926) târihinde İstanbul'da vefât etti. Evliyanın büyüklerinden Çelebi Halîfe’ye intisab ederek tasavvufta yüksek derecelere ulaştı. Sonra Hadım Ali Paşanın kendisine bir dergâh ve bir câmi yaptırmasıyla oraya geçip talebeleriyle birlikte ilim ve ibâdetle meşgûl oldu. Sohbetlerinde buyurdu ki:

 "Uyuyacağın zaman sağ tarafa ve kıbleye dönmüş olarak yatılır. Çünkü, uyku bir çeşit ölümdür."

"İlim meclisinde bulunmanın sevâbı çoktur. İnsanlar buralarda bulunmanın değerini bilmiyorlar. Eğer böyle toplantılardaki sevâbı bilmiş olsalardı, oraya girmek için birbiriyle amansızca yarışırlardı. Herkes işini gücünü bırakıp oraya koşardı."

“Babanın hayatta iken görüştüğü kimse ile görüş ve ziyâretine git. Çünkü, babanın dostunu ziyâret etmen, babanı kabrinde ziyâret yapman gibidir.”

"Hanımının eziyet ve sıkıntı vermesine sabreden kimseye, Allahü teâlâ, Eyyûb aleyhisselâma verilen sevaptan verir."

"İnsanlardan gelen sıkıntılara sabretmeyen, onlara karşılık vermeyi terk etmeyen kimse sabırlı sayılmaz."

“Kıyâmet gününde Allahü teâlâya yakın olan kimse, kendisinde şu hasletlerin bulunduğu kimsedir: Kerem, hilm, ilim, hikmet, merhamet, fazilet, affetmek, iyilik etmek...”

“Güzel ahlâk, rızkı, Allahü teâlânın vereceğinden endişe etmemek. Allahü teâlâya itaat edip, Allahü teâlâya isyan etmemek, insanlar ile muâmelede günahlardan sakınmaktır.”

“Çok zaman olur ki, insan birinin ihtiyâcını gidermek için çok gayret sarf eder, fakat bu onun için mümkün olmaz. Allahü teâlâ, bu ihtiyâcı başka yoldan gönderir.”

“Fukahâ-i kiram (âlimler) şu üç şeyle birbirlerine nasihatte bulunurlar ve mektûblarında onları birbirlerine yazarlardı: Birincisi: Kim ahireti için çalışırsa, Allahü teâlâ, ona dünyâsını kâfi (yeterli) kılar. Kim Allahü teâlâya karşı kulluk vazîfesini yerine getirirse, Allahü teâlâ da, onun ile insanlar arasını iyi yapar. Kim içini, kalbini ıslah edip düzeltirse, Allahü teâlâ da onun zâhirini, dışını düzeltir.”

“Hastanın sahibi, hastasını o hâlde görmeyi istemediği gibi, Allahü teâlâ da kulunu günah üzere görmekten hoşnud olmaz.”

“Çok önemli olan hacetlerinizi (isteklerinizi) farz namazlardan sonra isteyiniz. Çünkü farz namazlarda yapılan duâ, farz namazın nafileye üstünlüğü gibidir.”