"Buyur yâ Ebâ Bekr!"

24/06/2021 Perşembe Köşe yazarı A.U

       (Dünden devam)

Hazret-i Alî’nin ardından Hazret-i Osmân geliyordu.

Hâtun ona koştu:

"Yâ Osman Nevfel nerede?"

O da arka tarafı işâret etti.

Ve yürüyüp öne geçti.

Kadın, Hazret-i Ömer'i gördü.

Ona koşup sordu:

“Yâ Ömer Nevfel nerede?”

O da arkayı işâret etti.

Ve ileriye doğru yürüdü.

En son Hazret-i Ebû Bekr'i gördü.

Kadıncağız ona koştu:

“Yâ Ebâ Bekr Nevfel nerede?”

Hazret-i Sıddîk ne desin?

Öbürleri gibi yapamazdı.

Zîrâ arkadan gelen biri yoktu.

Gerçeği söylese, o da olmazdı.

Zîrâ Efendimize uymamış olurdu.

Daraldı, bunaldı.

Mübârek sakalını eliyle sıvazladı.

Ve olanca sesiyle;

"Yâ Allaaah!" diye nidâ etti.

O an bir toz bulutu belirdi uzakta.

Sonra kendilerine doğru, bir atlının hızla geldiğini gördüler.

İkisi de çok merak etmişlerdi.

Acabâ gelen kimdi?

O gelen iyice yaklaşınca, hazret-i Nevfel olduğunu gördüler.

İkisi de hem şaşırdılar!

Hem de çok sevindiler.

Hazret-i Nevfel iyice yaklaşınca;

“Buyur yâ Ebâ Bekr, beni mi emrettiniz?" dedi.

Ve atından indi.

Hazret-i Sıddîk'ın elini öptü.

Tekrar atına bindi.

Ve Resûlullaha doğru koşturdu.

Kadıncağız sevinçten uçuyordu...