Sonsuz olarak ateşte yanmak felâketi!..

06/10/2023 Cuma Köşe yazarı V.T

Abdullah bin Ebî Zeyd hazretleri tefsir, kıraat, kelâm, hadîs ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir. 922 yılında İspanya'nın (Endülüs) Nefza şehrinde doğdu. Daha sonra Afrikiyye'ye (Tunus) gelerek Kayrevân'a yerleşti ve "Kayrevânî" nisbesiyle meşhûr oldu. Kuzey Batı Afrika'da Mâlikî mezhebini, yetiştirdiği talebeleri ve yazdığı kitaplarıyla yaygın hâle getirdiği için "Mâlik-üs-Sagîr" lakabıyla tanındı. 996'da Kayrevân'da vefât edip oraya defnedildi.

Bu mübarek zat, bir dersinde şunları anlattı:

Îmânı olmayan kimsenin sonsuz olarak Cehennem ateşinde yanacağını Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz haber verdi. Bu haber elbette doğrudur. Buna inanmak, Allahü teâlânın var olduğuna, bir olduğuna inanmak gibi lâzımdır. Sonsuz olarak ateşte yanmak ne demektir? Herhangi bir insan sonsuz olarak ateşte yanmak felâketini düşünürse, korkudan aklını kaçırması lâzım gelir. Bu korkunç felâketten kurtulmanın çâresini arar. Bunun çâresi ise, çok kolaydır. “Allahü teâlânın var ve bir olduğuna ve Muhammed aleyhisselâmın O’nun son peygamberi olduğuna ve O’nun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak” insanı bu sonsuz felâketten kurtarmaktadır.

Bir kimse "Ben bu sonsuz yanmaya inanmıyorum, bunun için böyle bir felâketten korkmuyorum, bu felâketten kurtulmanın çâresini aramıyorum" derse, buna deriz ki: “İnanmamak için elinde senedin, vesîkan var mı? Hangi ilim, hangi fen inanmana mâni oluyor?” Elbet vesîka gösteremeyecektir; senedi, vesîkası olmayan söze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimâl denir. Milyonda, milyarda bir ihtimâli olsa da, “Sonsuz olarak ateşte yanmak” felâketinden sakınmak lâzım olmaz mı? Az bir aklı olan kimse bile böyle felâketten sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimâlinden kurtulmak çâresini aramaz mı?

Görülüyor ki, her akıl sahibinin îmân etmesi lâzımdır. İmân etmek için vergi vermek, mal ödemek, yük taşımak, ibâdet zahmeti çekmek, zevkli, tatlı şeylerden kaçınmak gibi sıkıntılara katlanmak lâzım değildir. Yalnız kalb ile, ihlâs ile, samimî olarak inanmak kâfidir. Bu inancını, inanmayanlara bildirmek de şart değildir. İmâm-ı Rabbânî (kuddîse sirrûh) yetmişüçüncü mektûpta buyuruyor ki: “Sonsuz ateşte yanmaya inanmayanın, buna çok az da bir ihtimâl vermesi, zannetmesi akıl icâbıdır. Sonsuz olarak ateşte yanmak ihtimâli karşısında, bunun yegâne ve kati çâresi olan 'imân' nimetinden kaçınmak, akılsızlık, hem de çok büyük şaşkınlık olmaz mı?”