Hikmetinden suâl olunmaz!

09/01/2024 Salı Köşe yazarı A.U

Şam’da yaşayan Bilâl bin Sa'd hazretleri, bir gün şunu anlattı:

Hak teâlâ, Âdem Aleyhisselâm’ı yaratmak isteyince;

“Ey arz! Ben, topraktan insan halk etmeyi diledim” diye fermân eyledi yeryüzüne.

Ve buyurdu ki:

“İtaat edenlere, mükâfat olarak cenneti veririm. Âsiler cehennemde yanarlar!”

Yeryüzü arz etti ki:

“Yâ Rabbî! Bu, itâat edenlere büyük ihsândır. Ama isyân edenlerin cehennemde yanmalarına dayanamam!”

Hak teâlâ Hazret-i Cibrîl’e;

“Yâ Cebrâil! Yeryüzüne in. Oradan bir miktar toprak getir” buyurdu.

Hazret-i Cibrîl, yere inip de toprak alacağı zaman yeryüzü yalvardı:

“Yâ Cebrâil, benden toprak alma!”

“Neden?”

“Yarın isyân edip azâba düşerler.”

Hazret-i Cebrâil, bu feryâda acıyarak geri döndü.

Ve arz etti:

“Yâ İlâhî! Her şey sana mâlûm.”

Hak teâlâ Hazret-i Mîkâil’e emretti.

O da yeryüzüne indi.

Yine aynı şey oldu.

Hazret-i İsrâfil emirle yere indiyse de o da “eli boş” döndü. En sonunda, Hazret-i Azrâil’e emretti Cenâb-ı Hak.

Yeryüzü, ona da feryat edip yalvardı ise de o dinlemedi. Her kıtadan birer avuç toprak getirdi.

Ve bir yerde biriktirdi.

Bu topraklar, kırk arşınlık bir yığın oldu o yerde. Dünyânın çeşitli yerlerinden alındığı içindir ki, insanlar da çeşitli renk, huy ve tabîattadırlar.