Sıkıntı, işkence, çile…

12/03/2021 Cuma Köşe yazarı A.U

Efendimiz aleyhisselâm bir gün mücessem nûr misâli Kâbe'ye yürüdü.

Orada Rabbine yalvaracaktı.

“Bunlara hidâyet ver” diyecekti.

Peki, ya müşrikler?

Onlar kuduruyordu!

Kâbe yanında toplanmışlar.

Mâni olmaya çalışıyorlardı.

Onlara göre;

Bu gidişe “Dur!” demeliydi.

Bu yanan meşaleyi söndürmeliydi.

O esnâda Efendimizi gördüler.

Ve hücum edip üstüne çullandılar!

Aman Allah’ım, bu ne kin!

Bu ne düşmanlıktı.

Boğmak, öldürmek niyetindeydiler.

Efendimiz zor nefes alıyordu!

Hazret-i Ebû Bekir bu vahşeti gördü.

Ve süratle gidip;

"Durun! Ne yapıyorsunuz. Size âlemlerin Rabbinden âyet getiren birini mi öldüreceksiniz?" diye bağırdı.

Ama müşrikler insafsızdı!

Resûlullah'ı bıraktılar.

Ona çullandılar!

Kimi sakalını yoluyordu.

Kimi tekme savuruyordu.

Akrabâlarından bazıları geldiler.

Bir çarşafın içinde evine ilettiler.

Çok darbe almıştı.

Hattâ acıdan bayılmıştı!

Ayıldığında annesi vardı yanında.

Kadıncağız eğilip sordu ki:

"Bir isteğin var mı oğlum?"

O, zorlukla sordu ki:

“Resûlullah nicedir, ne hâldedir?

Müşrikler Ona da saldırmışlardı.”

Bu kadarcık diyebildi ancak.

İşte, gerçek sevgi bu olsa gerek...