Hayber'in fethine doğru...

13/12/2023 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

Yahudilerin ihânetleri -7-

Yahudilerin yerleştiği Hayber kalesini fethetmek için yola çıkıldığında takvimler, hicretin yedinci yılını gösteriyordu... Her konak yerinde Kâinatın Sultânı; “Allah’ım! İstikbâle endişelenmekten, geçmişe tasa etmekten, güçsüzlük ve gevşeklikten, cimrilik, korkaklık ve bel büken borçtan, zâlim ve haksız kimselerin musallatından sana sığınırım” diyerek dua buyuruyordu.

Hayber’e yaklaşıldığı zaman, sevgili Peygamberimizin, Eshâbına dur emrini verdiği görüldü. El açarak; “Ey göklerin ve gölgelediklerinin Rabbi olan Allah’ım! Ey yerlerin ve üzerindekilerin Rabbi olan Allah’ım! Ey şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi olan Allah’ım! Ey rüzgârların ve savurduklarının Rabbi olan Allah’ım! Biz senden, bu beldenin hayrını ve iyiliğini, bu beldede yaşayan insanların hayrını ve iyiliğini, yine bu beldede bulunan her şeyin hayrını ve iyiliğini dileriz. Bu beldenin şerrinden, insanların şerrinden ve içindeki her şeyin şerrinden de sana sığınırız!” diye münâcaata başladılar. Sahabelerin dudaklarından; “Âmîn” sesleri dökülüyordu. Bundan sonra Eshâbına; “Bismillâhirrahmânirrahîm diyerek ilerleyiniz” buyurdular.

Eshâb-ı kiram (radıyallahü anhüm), Resûl-i ekrem efendimizin etrafında tekrar yürüyüşe geçtiler. Hayber’in en güçlü kalelerinden Natât kalesi yakınına gelip, karargâhlarını kurdular. Vakit akşamdı. Resûlullah efendimiz, âdet-i şerîfesi, sabah olmadıkça baskın yapmaz ve önce İslâm’a davet ederdi. Tekliflerini kabul etmedikleri takdirde harbe başlardı. Bu sebeple Eshâb-ı kiram sabahı beklediler...

Kâinatın efendisi, sabah namazını kıldırdıktan sonra hazırlıklarını bitirdi ve mücâhidleri harekete geçirdi. İki yüz süvari ve bin dört yüz piyade, düzenli hareketlerle Natât kalesi önlerine yaklaştılar. Bu sırada, bağ, bahçe, tarla işleriyle uğraşmak üzere kaleden çıkan Yahûdîler, beklemedikleri durumla karşılaşınca şaşkına döndüler ve gerisin geri kaçmaya başladılar. Onların bu hâlini gören sevgili Peygamberimiz; “Allahü ekber! Allahü ekber! Hayber, harâb olup gitti” buyurdular... Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdilere; ya Müslüman olmalarını, ya teslim olup haraç ve cizye vermelerini, yoksa harp edilip kan döküleceğini bildirdiler... İslâm ordusunun bu teklifine, Yahûdîler ok atarak karşılık verdiler. O gün akşama kadar, çarpışma ok ile devam etti. Elli kadar sahâbî, atılan oklarla yaralanmışlardı. Akşam olunca, yeni bir karargâh keşfi için Muhammed bin Mesleme hazretlerine vazife verildi. O da Recî’ mevkîinin müsâit olduğunu belirtince, İslâm karargâhı, buraya nakledildi ve yaralılar tedâvi görmeye başladı.

Ertesi gün Natât önlerine gelen kahraman Sahâbîler, akşama kadar çarpıştı. Üçüncü, dördüncü ve beşinci günlerde de kuşatma devam etti. Fakat kaleyi fethetmek mümkün olmadı...