Ebedî saadetine vesile olana çok hizmet et!..

24/04/2021 Cumartesi Köşe yazarı V.T

“Kendisinden ilim ve edeb öğrendiğin üstada hizmet, babaya hizmetten önce gelir."

 

Ebû Mansûr İsfahanî hazretleri hadis ve tasavvuf âlimidir. 338 (m. 950)’de İran’da İsfahan'da doğdu. Taberânî gibi âlimler­den hadis okudu. Ayrıca evliyanın meşhurlarından Ebü'ş-Şeyh hazretlerinin sohbetlerine devam etti ve icazet alarak talebe yetiştirdi. 418 (Ekim 1027) vefat etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:

“Allahü teâlâ, nefsiyle mücâdele eden mümini, son nefesinde muhafaza eder. İslâm üzere ölmeyi ona nasîb eder.”

“Hakîkî irfan sahibi makbul bir zâta tâbi olarak peşinden bir adım gitmen, kendi boş arzunla, nefsine uyarak ve güya hak yol zannederek, kendine göre tuttuğun yolda yüz bin fersah yürümenden çok faydalı ve hayırlıdır.”

“Kendisinden ilim ve edeb öğrendiğin üstada hizmet, babaya hizmetten önce gelir. Çünkü baba, senin, bu birkaç günlük keder ve sıkıntı âlemine gelmene vesile oldu. O kıymetli üstâd ise, seni safa âlemine, yüce âleme yükseltmekte, ebedî saadetine vesile olmaktadır.”

“Dünyâya gelip, kâmil bir mürşidin (yol göstericinin) manevî terbiyesi ile yetişmeden ölen bir kimse, mülevves olarak ölür. İsterse, insanların ve cinlerin sayısı kadar ibâdet yapmış olsun.”

“Allahü teâlânın, kullarına ihsân ettiği nimetlerin en büyüklerinden birisi, aralarında irfan sahibi velî bir zâtı bulundurmasıdır. İsterse insanlar onu tanımasınlar ve bilmesinler.”

“Kâmil kişi odur ki, dış cephesi ile iç âlemini örtmesini bilir.”

“Âriflerden bir zâtın yanında ve sohbetinde bir an bulunmanın faydası, babanın terbiyesinden, öğretmenin zâhirî meseleleri öğretmesinden çok daha fazladır. Onun bir anlık terbiyesi, öbürlerinin yirmi yıllık terbiyesinden daha fazla ve daha tesîrlidir. Çünkü onlar dış görünüşü terbiye etmeye uğraşırlar. Ârif zât ise, insanın bâtınını, rûh yapısını terbiye eder, yetiştirir.”

“Cehennem ehli için azapların en şiddetlisi, Cennet nimetlerinden mahrûm olmaktır. Bu mahrûm olmanın sıkıntısı, onlara azapların hepsinden daha acı gelir.”

“Bir kimse sana, nefsânî hazînesinden bir şeyler vermek isterse, onu sakın kabul etme! Bir kimse ki, sana akıl hazînesinden bir şey vermek isterse, bunu, içindeki hikmet nûru ile mukayese et! Arzuna göre ister kabul et, istersen reddet! Bir kimse ki, sana kalb hazînesinden bir şey vermek dilerse, sakın ola ki onu reddetme! Hemen kabul et! Hattâ fazla vermesini, arttırmasını iste! Şayet bir gün gayb âlemi hazînesinden bir şey dağıtana rastlarsan, sakın onu kaçırma! İyi bil ki, en büyük hazîne odur.”