Münakaşa olan yerde huzur ve başarı olmaz

14/03/2021 Pazar Köşe yazarı S.K

İyi bir Müslüman, münakaşa etmez. Herkesle iyi geçinir. Sabreder, affeder. Bir kalbi incitmekten çok korkar...

 

Münakaşa, kendisinin akıl, fazilet ve ilimde üstünlüğünü ispata çalışmaktır. Münakaşa, karşıdaki insana sen bilmezsin, ben bilirim demektir. Bu ise kendisini karşısındakinden üstün görmektir ve kibirdir. Cahillikle suçlanan herkes az veya çok kızar. Onun için münakaşa dostlar arasındaki sevgiyi giderir. Onun yerini öfke ve kin alır. Münakaşa, dostların azalmasına, hasımların çoğalmasına sebep olur. Öfkenin, münakaşanın ve inadın hâlledeceği hiçbir şey yoktur. Her şeye itiraz eden ve münakaşayı huy edinen kimsenin kendisi de çevresi de huzursuz olur. Sert ve kavgacı olmak, münakaşayı huy edinmek, mürüvvete uygun değildir.

İyi bir Müslüman, münakaşa etmez. Herkesle iyi geçinir, Allah’tan korkar. Sabreder, affeder. Her geçimsizlikte, her sıkıntıda, hep kendini haklı bulmak yerine, gerçekten hatalı ise hatasını kabul eder ve özür diler. Bir kalbi incitmekten korkar.

Malik bin Enes hazretleri, "Tartışmak kalpleri katılaştırır, kin ve nefret doğurur" buyurdu. İmam-ı Gazali hazretleri, "Ancak şöhret için uğraşan, tartışmayı sever. Şöhret ise afettir) buyurdu.

Evliyadan bir zat, "Bir kimsenin Allahü teâlânın sevdiği bir kulu olduğu; tatlı dili, güzel ahlakı, güler yüzü, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır" buyurmuştur.
Münakaşa, dostun dostluğunu azaltır, düşmanın düşmanlığını artırır. "Kötü ile münakaşa etme, seni üzer./Halim ile münakaşa etme, sana küser"  demişlerdir...

Haklı olduğu hâlde tartışmayı terk etmek, haksız olduğu hâlde, tartışmayı terk etmekten daha zordur. Bu bakımdan haklı olduğu hâlde münakaşayı terk etmek daha çok sevaptır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Münakaşa etmeyen, kimseyi incitmeyen kimse Cennete girer.) [Tirmizi] 

(Haklı iken, münakaşayı terk edene, Cennetin ortasında bir köşk verilir.) [Taberani]

Âlim ve evliya bir zatın nasihati şöyledir:

"Allahü teâlâyı unutma. Yumuşak, saygılı ve edepli ol. Münakaşa etme. Dostla da düşmanla da iyi geçin. Mütevazı ol. Sevilen insan ol. Kimseyi kendine düşman yapma. Kimsenin kalbini kırma. Emr-i ma’rûf yaparken dahi incitme. Büyüklerimiz hiç kimsenin yüzüne karşı hatâsını söylememişler. Karşıdaki kırılmasın diye ortaya söylemişler, misallerle anlatmışlar. Sıkıntılı neticeler meydana gelmesin diye her şeyi birdenbire doğrultmaya, düzeltmeye kalkmamışlar. Sabır ile hareket etmişler... Kimsenin canını yakma. Kızarak, suçlayarak, hakaret ederek, kibirli ve kendini beğenerek konuşma. Dua al, beddua alma. Gönül  yap, gönül yıkma. Üçbeş günlük ömrünü böyle geçir..."