Fâtih ve İstanbul'un fethi...

30/05/2023 Salı Köşe yazarı R.A

Azîz İstanbûl’u, biz torunlarına mîrâs bırakan Sultân Fâtih’in hayâtı, Şark’ta ve  Garp’ta asırlar boyu, her cephesiyle incelenmiş, hakkında nice kitâplar yazılmıştır.

Küçük yaşta, tahsîline ve yetişmesine çok ehemmiyet verilen Şehzâde Mehmed, devrin en mümtâz âlimlerinden ilim öğrendi. İlk hocası Molla Yegân’dı. Diğer bir hocası, meşhûr dîn ve fen âlimi olup zâhirî ve bâtınî ilimlerde mütehassıs Akşemseddîn Hazretleri, şehzâdenin her şeyi ile bizzât ilgilendi. Başka hocaları da vardır.

Fâtih, 12 yaşına gelince, devlet idâresini öğrenmesi için, Edirne’den Manisa’ya vâlî olarak gönderildi. Kısa bir süre sonra, babası tarafından tahta çıkarıldı. Ancak bundan faydalanmak isteyen yeni bir Haçlı ordusu, 1444 Eylülünde, Türk topraklarına girdi. Vaziyetin ciddiyetini anlayan ve durumun vahâmetini takdîr eden babası İkinci Murâd Hân, İstanbul Boğazı’ndan Avrupa’ya geçerek Edirne’ye geldi. Derhâl idâreyi ele alarak Varna’ya hareket etti. 1444’te elde ettiği büyük Varna Zaferi ile Osmânlı Devletinin temelleri tâm olarak sağlamlaştırılmış oldu.

1451 târihinde, babası İkinci Murâd’ın vefâtı üzerine, İkinci Mehmed, ikinci defâ Osmânlı tahtına oturduğunda, 19 yaşındaydı. Daha önceden saltanat tecrübeleri olduğu gibi, babasının yanında seferlere de katılmış ve çok iyi bir kumandân olarak yetiştirilmişti. Saltanat değişikliği dolayısıyla fırsat kollayan Karamanoğulları üzerine bir sefer yaptıktan sonra, artık kangren hâline gelen Bizans meselesini halletmek üzere bütün ağırlığını bu konuya verdi. Rumeli Hisârı'nı yaptırıp, Yıldırım Bâyezîd’in karşı kıyıda yaptırdığı Anadolu Hisârı ile berâber Boğaz'ı kestikten sonra, 1452-1453 kışını Edirne’de harp hâzırlıkları ile geçirdi.

Yeni devletin kurulması plânının icrâsında eğitim ve öğretimin tesîr ve önemini her şeyden üstün tuttu. Maârif sistemini kânûnla tanzîm ederek “Ulemâ” sınıfına büyük değer verdi ve idârenin temelini meydâna getiren diyânet ve hukûk kurumlarını teşkîlâtlandırdı. Devlet idâresini ve bunun ilmîleştirilmesini esâs aldı.

Fâtih Sultân Mehmed, ilme, san’ata ve ilim adamlarına çok kıymet verirdi. Zihniyeti ve tabîatı îtibârıyla ileri hamlelerden hoşlanan, terakkî ve medeniyetten zevk alan bir pâdişahtı. Tıpkı askerî fetihleri gibi, ilim adına açtığı savaşta da bir âlimler, sanatkârlar ordusu kurdu ve bu muhteşem orduya kendisi serdâr oldu.

Aklî ve naklî ilimlerde söz sâhibi olan âlimleri İstanbul’a topladı ve onların talebe yetiştirmeleri için medreseler kurdu. Devrinde yetişen büyük âlim ve sanatkârlar mühim eserler verdiler. Fıkıh ilminde Molla Hüsrev, tefsîrde Molla Gürânî, Molla Yegân, Hızır Çelebi, matematikte Ali Kuşçu, kelâmda Hocazâde, zamânının büyük âlimlerindendi ve ülkesine dünyânın dört bir tarafından âlimler akın ederdi. Hattâ meşhûr âlim Molla Câmî bile İstanbul’a gelmekteyken, Pâdişâh’ın ölüm haberi üzerine yoldan geri döndü.