Gusül doğru olmazsa namaz sahih olmaz

11/03/2020 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

"Gusül abdesti almaya kalkan bir kimseye, üzerindeki kıl adedince [yani pekçok] sevap verilir. O kadar günâhı af olur..."

 

Dinde tahrif hareketleri -30-

Namazın doğru olması için, abdestin ve guslün doğru olması lâzımdır. İbni Âbidîn, (Dürr-ül-muhtâr) şerhinde buyuruyor ki: (Cünüp olan her kadının ve erkeğin ve hayızdan ve nifâstan kurtulan kadınların, namaz vaktinin sonuna o namazı kılacak kadar zaman kalınca, gusül abdesti alması farzdır). Farzları yapanlara çok sevap vardır. Yapmayanlara da, büyük günâh vardır.

(Gunyet-üt-tâlibîn) kitâbının bildirdiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki: (Gusül abdesti almaya kalkan bir kimseye, üzerindeki kıl adedince [yani pekçok] sevap verilir. O kadar günâhı af olur. Cennetteki derecesi yükselir. Guslü için ona verilecek sevap, dünyada bulunan her şeyden daha hayırlı olur. Allahü teâlâ, meleklere, bu kuluma bakınız! Gece, üşenmeden kalkıp, benim emrimi düşünerek, cenâbetten gusül ediyor. Şâhit olunuz ki, bu kulumun günâhlarını af ve mağfiret eyledim buyurur.)

Hanefî mezhebinde guslün farzı üçtür: 1- Ağzın hepsini iyice yıkamak. 2- Burnu yıkamak. Burundaki kuru kir altını ve ağızdaki, çiğnenmiş ekmek altını yıkamazsa gusül sahîh olmaz. 3- Bedenin her yerini yıkamaktır. Ağzın ve burnun içinde  ve bedeninde, kıl ucu kadar ıslatılmadak kuru bir yer kalmamalıdır.

Dört mezhebin ince bilgilerine vâkıf, derin âlim Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, mübârek el yazısı ile hazırladıkları (Namaz risâlesi)’nde buyuruyor ki: 

(Şâfiî mezhebinde guslün farzı ikidir: Birisi niyettir. Yani, her uzva su ilk temâs ederken, gerek ellere, gerek yüze ve gerek sâir bedene su dökerken, “niyyet eyledim cenâbeti ref’ [izâle] için gusül etmeye” demektir. Yani her yerini yıkarken gönlünde böyle bulundurmaktır. Hanefîde, bu niyet şart değildir. İkincisi, bütün bedeni su ile yıkamaktır. Bedeninde necâset varsa, izâle etmek ayrıca farzdır. Ağzın ve burnun içini yıkamak, yani buralara suyu îsâl etmek [ulaştırmak] Şâfiîde farz değildir. Hanefî mezhebinde ise, buralara suyu îsâl etmek farzdır. Bunun içindir ki, hanefî mezhebinde olanlar, dişlerini kaplatamazlar ve doldurtamazlar. Çünkü, buralara su isâbet etmez. Dişini kaplatan veyâ doldurtan, Şâfiî [veya Mâlikî] mezhebini taklîd eder). Buradan da anlaşılıyor ki, zaruretsiz diş dolgusu veya kaplama yaptıran Hanefîlerin, Şâfiî veya Mâlikî mezhebini taklîd etmeye niyet edince guslü ve namazı sahih olur.

Dinimizdeki bu kolaylığı, ilk defa tahrif eden-değiştiren, Osmanlıda iktidarı ihtilâlle ele geçiren İttihat ve Terakki hükûmeti zamanında Şeyhulislâm yapılan mason Mûsa Kâzım Efendi olmuştur...