Hastalar seher vaktinde niçin rahatlarlar?
26/05/2025 Pazartesi Köşe yazarı V.T
"Yâ Rabbî, bu seher vaktinde bana şifâ
gönderdiğin gibi, bütün hastalara, seher vaktinde şifa gönder.”
Mehmed Akkermânî Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Bugün Ukrayna’da bulunan Akkermân şehrinde doğdu. Zamanın âlimlerinden ilim tahsil edip icâzet alan Akkermânî, çeşitli yerlerde müderrislik ve kadılıklarda bulundu. Saray-ı hümâyûn hocası oldu. 1174 (m. 1760) senesinde Mekke-i mükerreme kadısı iken vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Eyyûb aleyhisselâma, bu uzun belâ
içerisinde, sana en zor ne geldi? diye sorduklarında “Düşmanların
serzenişi (başa kakması) her şeyden daha zordur” buyurdu. Bu konuda başka
tefsîrlerde yazıyor: Yûsuf aleyhisselâmı, kardeşleri kuyuya attıkları zaman,
kuyunun dibinde taş vardı. Mübârek dizi o taşa geldi O kadar canı yandı ki,
kardeşlerinin cefasından ve babasının ayrılığından daha zor oldu Butün, gece,
onun ağrısından inledi. Seher vakti olunca, Allahü teâlâ acısını durdurdu.
Cebrâil aleyhisselâm gelip; “Ey Yûsuf! Rabbin sana selâm gönderiyor ve (Bu
derin kuyunun dibinde, bu elem ve acı ile nasılsın?) diye soruyor” dedi.
Bundan sonra Cebrâil aleyhisselâm “Ey Yûsuf! Duâ et, ne arzu ediyorsan
dile, Rabbin sana verecek” dedi. Ey Cebrâil, benim için sen duâ et dedi.
Cebrâil aleyhisselâm onun için duâ etti ve o da âmin dedi. Sonra, ey Cebrâil,
ben duâ edeyim, sen âmin söyle dedi. Ellerini kaldırıp, duâ etti. Ve Cebrâil
(aleyhisselâm) âmin dedi. Yâ Rabbî, bu seher vaktinde bana şifâ gönderdiğin
gibi, dünyânın sonuna kadar, bütün hastalara, seher vaktinde şifa gönder” dedi.
Allahü teâlâ, duâsını kabûl buyurdu. Bunun için, bir hasta ne kadar hasta olsa
da, seher vaktinde rahatlar. Bu, Yûsuf aleyhisselâmın duâsı bereketi iledir.
Allahü teâlâ,
Bekâra sûresi yüzellibeşinci âyet-i kerîmesinde meâlen, “Ey müminler!
(İtaatkârı, asi olandan ayırdetmek için) sizi biraz korku, biraz açlık, biraz
da mallardan, canlardan ve mahsûllerden yana eksiltmekle, and olsun imtihan
edeceğiz. Ey Habîbim! Sabredenlere (lütuf ve ihsânlarımı) müjdele!”
buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde; Salebi, imâm-ı Şafiî’den
rivâyetle buyurdu ki: “Bu âyet-i kerîmedeki korku; Allah korkusu, açlık;
Ramazân-ı şerîf orucu, mal noksanlığı; zekât ve sadaka vermek, can ise;
hastalık, hayvan ve çocuğun ölmesidir. Sonra Bekâra sûresi yüzellialtıncı
âyet-i kerîmesinde meâlen; “Sabredenler, o kimselerdir ki, kendilerine bir belâ
geldiği zaman teslimiyet göstererek 'Biz Allahın kuluyuz ve (öldükten
sonra da) yine O’na döneceğiz derler' buyuruyor."
