"Duydum ki beni gıybet etmişsin!.."

03/04/2021 Cumartesi Köşe yazarı A.D

"Kim ki gıybet edene 'Yapma Allahtan kork, o senin din kardeşindir' diyerek onu susturursa, yüz şehid sevabı alır."

 

 

Günümüzde hem erkekler hem de kadınlar arasında "salgın" hâline gelen "gıybet", din kardeşinin işitince üzüleceği bir kusurunu arkasından söylemektir. Yâni belli bir müminin ayıbını, onu kötülemek için arkasından söylemek gıybet olur. Meselâ, bedeninde, nesebinde, ahlâkında, dîninde, dünyasında, hattâ elbisesinde bulunan bir kusur arkasından söylendiği zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur...

Gıybet kanser gibidir. Girdiği vücut iflâh etmez. Aileleri parçalar, toplumları çökertir, cemiyetleri felakete götürür. Zinadan daha büyük günah olduğu halde, çok kolay işlenen bir günahtır. Bugün bu âfet maalesef hem erkekler hem de kadınlar arasında salgın hâle gelmiştir.

Gıybet yapılırken, orada bulunan kimse, korkmazsa, söz ile, korkunca, kalbi ile reddetmezse, gıybet, günâhına ortak olur. Sözünü kesmesi veyâhut kalkıp gitmesi mümkün ise, bunları yapmalıdır. Eliyle, başıyla, gözüyle menetmesi kâfi gelmez. Açıkça, "sus" demesi lâzımdır.

Hüseyin Hilmi bin Saîd "kuddise sirrûh" buyurdu ki: "Kim ki gıybet edene 'Yapma Allahtan kork, o senin din kardeşindir' diyerek onu susturursa, yüz şehid sevabı alır. Hem de Viyana kapılarına kadar gitmiş, orada şehid olmuş olanınkinin yüz misli..."

Hazret-i Mevlânâ da bu hususta şöyle buyurdu: "Duydum ki beni gıybet etmişsin!.. Yüzüme söylemekten kaçmışsın! Benim gibi bir acizden korkmuş; fakat Allahü tealadan korkmamışsın!"

Gıybet etmenin kefâreti, üzülmek, tövbe etmek ve onunla helâlleşmektir. Affetmezse, onu övmeli, sevdiğini bildirmeli, yalvarmalı, gönlünü almalıdır. Helâl etmezse hak yine onundur. Pişmân olmadan helâlleşmek, riyâ olur, ayrı bir günâh olur...

***

Bir gün, büyük velî Hasan-ı Basrî hazretlerine birisi gelip;

-Filan kimse seni çekiştirdi, gıybet etti, der. O mübarek de sorar;

-Sen o zâtın evine niçin gitmiştin? Adam;

-Misâfir olarak dâvet etmişti, der. Sonra adama, orada kendisine ne ikrâm edildiğini sorunca;

-Çeşitli yemekler ve serin meşrubatlar ikram etti, cevabını alır.

Hasan-ı Basrî hazretleri, adamdan bunu duyunca şöyle der:

-Bu kadar yemeği içinde sakladın da, bir çift sözü mü saklayamadın?

Mübarek zat hemen, kendisinin aleyhinde konuşan bu kimseye, bir tabak tâze hurma ile birlikte şöyle haber gönderir:

"Duyduğuma göre gıybetimi ederek sevaplarını, benim amel defterime geçirmişsin! İsterdim ki, karşılık vereyim! Kusura bakmayın! Bizim hediyemiz sizinki kadar çok olmadı!.."