Dünyada ve ahirette mutlu olmak için...

04/04/2021 Pazar Köşe yazarı S.K

Dünyada mutlu olmak, rahat yaşamak demektir. Ahirette mutlu olmak, Cennete gitmek demektir...

 

İnsan için üç türlü hayat vardır. Bunlar; dünya, kabir ve ahiret hayatıdır. Dünyada, beden ruh ile birliktedir. Ruh bedenden ayrılınca, insan ölür. Beden mezarda çürüyüp, toprak olunca ruh yok olmaz, kabir hayatı başlar. Kıyamette yeni bir beden yaratılıp, ruh ile bu beden birlikte Cennette veya Cehennemde sonsuz yaşarlar...

İnsanın dünyada ve ahirette mesut olması için, Müslüman olması lazımdır. Dünyada mesut olmak, rahat yaşamak demektir. Ahirette mesut olmak, Cennete gitmek demektir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, mesut olmanın yolunu, Peygamberleri vasıtası ile kullarına bildirmiştir. Çünkü insanlar bu saadet, mutluluk yolunu, kendi akılları ile bulamazlar. Hiçbir Peygamber kendi aklından bir şey söylememiş, hepsi, Allahü teâlânın bildirdiği şeyleri söylemişlerdir. Peygamberlerin söyledikleri saadet yoluna din denir. Muhammed aleyhisselamın bildirdiği dine İslâmiyet denir. Âdem aleyhisselamdan beri binlerle Peygamber gelmiştir. Peygamberlerin sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır. Diğer Peygamberlerin bildirdikleri dinler, zamanla bozulmuştur. Şimdi saadete kavuşmak için İslamiyet’i öğrenmekten başka çare yoktur. İslâmiyet, kalp ile inanılacak olan iman bilgileri ve bedenle yapılacak ahkâm-ı islamiyye bilgileridir. Yani emirler ve yasaklardır...

Aklı olan bir kimse, Allahü teâlânın emirlerine uyar, yasak ettiklerinden sakınır. Zevklerini Allahü teâlânın gösterdiği yoldan temin eder. İslam’ın güzel ahlakı ile süslenir. Herkese iyilik eder. Kendisine kötülük yapanlara iyilikle karşılık verir. İyilik yapamazsa, hiç olmazsa sabreder, yapıcı olur. Böylece, hem dünyada rahata, huzura kavuşur. Hem de ahiretin sonsuz azaplarından kurtulur, Cennet nimetlerine kavuşur. İslamiyet’e inanan ve uyan, Allahü teâlânın ihsanına kavuşur, mesut olur. İnanmayan, bu saadetten mahrum kalır...

Görülüyor ki, bütün rahatlıkların, saadetlerin başı, iman etmekte, Müslüman olmaktadır. İslamiyet’e uyanı Allahü teâlâ sever. Duaları kabul olur. Allahü teâlânın ihsanına kavuşur. Müslüman olmayan, inanmayan, bu saadetten mahrum kalır.

Dine uymak için, önce Ehl-i sünnet âlimlerinin, Kur'ân-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anlayıp bildirdikleri (Akaid)e uygun iman etmek, sonra haram, yasak edilmiş olanları öğrenip bunlardan sakınmak, daha sonra, yapması emrolunan farzları öğrenip yapmak gerekir. Bunları yapmaya (İbadet) etmek denir. Haramlardan sakınmaya (Takva) denir.