Altın yüzük, fakirlere mi yasaktır?
14/08/2025 Perşembe Köşe yazarı O.Ü
Sual: Bazı kimseler; “Eshab yani ilk Müslümanlar fakir oldukları için, kendilerine altın yüzük takmaları yasak edildi. Zengin olanların takması ise caizdir” demektedirler. Böyle bir şey var mıdır, bu sözler doğru mudur?
Cevap: Böyle söyleyenlerin bu sözleri, hiçbir esasa,
delile, kaynağa dayanmamaktadır. Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve
sellem) erkeklere altın yüzüğü yasak ederken, sebebini de bildirmiştir.
Fakirlere değil, her erkeğe yasak etti. Yalnız fakirlere haram olsaydı, fakir
kadınlara da haram olurdu. Bundan başka, yalnız altını değil, çok ucuz olan
başka madenlerden yüzük takmayı da yasak etmiştir. Şunu da bildirelim ki,
gümüşten başka yüzüklerin erkeklere yasak edilmesi, Medine'de iken oldu.
Eshâb-ı kiramın fakir olduklarını bildiren haberler ise, hicretten önce
Mekke'de iken idi. Bedir gazasında bulunan üçyüzden fazla Sahabiden altmış
dört adedi Muhacir olduğuna göre, Mekke'de imana gelenlerin sayısı yüzden azdı.
Medineli Ensarın fakir olanları ile Muhacirlerin fakirleri, Mescid-i nebî
yanındaki Soffa denilen büyük çardak altında yaşarlar, ilim öğrenmek ve
öğretmekle uğraşırlar, ömürlerinin çoğu Resulullah Efendimizle birlikte cihad
etmekle geçerdi. Bunlara Eshâb-ı soffa denirdi. Sayıları değişirdi. Çok zaman
yetmiş kişi olurdu. Çoğu şehit oldu. Bunlardan başka bütün Eshâb zengin idi.
İçlerinde çok zengin olanları az değildi. Bostân kitabında deniyor ki:
“Zübeyr bin Avvâm hazretleri
ölünce, mirasçılarının her birine kırk bin dirhem gümüş kaldı. Abdurrahman bin
Avf hazretleri, hastalığında boşamış olduğu hanımına, mirasının
yirmidörtte birinin verilmesini söylemişti. Buna seksen üç bin altın verildi.
Hazret-i Talha'nın günlük geliri, bin altın idi.”
Bunların üçü de
Cennetle müjdelenmişti. Hazret-i Osman'ın servetinin hesabı bilinemedi.
Zekât, ganimet ve ticaret sebebi ile Medine'de fakir kimse kalmadı. Altın
yüzüğün yasak edilmesini fakirliğe bağlamak isteyenlerin pek çürük ipe
sarılmakta oldukları meydandadır. Dört mezhebde de haram olan bir şeyin haram
olduğuna inanmak lazımdır. Bulunduğu mezhebin haram dediğini değiştirmeye
kalkışarak, âyet-i kerimelere veya hadis-i şeriflere başka mana verenin
mezhebsiz olduğu anlaşılır. Mezhebsiz olan da, ya sapık veya kâfir olur.
