Âlim bir sultan: Uluğ Bey

16/05/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Uluğ Bey; on beşinci yüzyılda yetişmiş Müslüman-Türk astronomi âlimi ve Semerkant Sultânıdır... 

 

Kıymetli Okuyucularım!

Siz, bugün ve yarınki makâlelerimizi okurken, biz inşâallah Özbekistân’a gitmiş gelmiş olacağız. Zira İrfân Turizm'in 11-16 Mayıs târihleri arasında tertiplediği bir seyâhate, tûr rehberi olarak iştirâk ediyoruz. Seyâhate çıkmadan ifâde edeyim ki, bir günlüğüne Kazakistân’ın Yesi (Türkistân) şehrine uğrayıp Hoca Ahmed Yesevî hazretlerini ve bilâhare hocası Arslan Baba'yı ziyâretle şereflendikten sonra Özbekistân’ın başşehri Taşkent’e geçeceğiz. Ondan sonra da Buhârâ ve Semerkant ziyâretlerimiz olacak inşâallah.

Bendeniz, daha önce 3 defa Kazakistân’a, 5 defa da Özbekistân’a gittim. Hâlen, 4 dönemdir Özbekistân Dostluk ve Kültür Derneği Başkanlığı yapıyorum; 2 dönem de Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. O kıymetli topraklarda, çok büyük âlimler, velîler ve târihî eserler var. Her Müslümân-Türk’ün oraları görmesi lâzım. Ehl-i sünnetin iki büyük akâid imâmından biri olan İmâm-ı Mâtürîdî orada, hadîs âlimlerinin en büyüğü İmâm-ı Buhârî, kütüb-i sitte diye meşhur olan 6 meşhûr ve muteber hadîs kitâbından dördüncüsünün müellifi İmâm-ı Tirmizî, yine büyük hadîs âlimlerinden Hakîm-i Tirmizî orada. Silsile-i aliyye denilen büyük evliyânın onikisi oralarda. O mümbit topraklarda, başka değerli ilim ve fikir adamları da yetişmiştir. İnşâallah seyâhat sonrasında onlardan da bahsederiz...

Bugün ve yarın inşâallah, on beşinci yüzyılda yetişmiş Müslüman-Türk astronomi âlimi ve Semerkant Sultânı olan Uluğ Beyden bir nebze bahsetmek istiyorum. O, dünyâ ilim târihinin, zamânına kadar yetiştirdiği en büyük astronomi âlimi kabûl edilmiştir. Uluğ Beye, Batı dünyâsı ilim adamları, “15. asır astronomu” unvânını vermişlerdir. Ayrıca Milletlerarası Astronomi Derneği tarafından Ay’ın görünen yüzeyinde bir bölgeye Uluğ Bey Krateri adı verilmiştir.

Onun ismi, Muhammed Taragay bin Muînüddîn Şâhrûh Bahâdır Mirzâ olup büyük cihângîr Tîmûr Han'ın torunudur. 22 Mart 1394 târihinde, Güney Âzerbaycân’daki Sultâniyye şehrinde doğmuş, 25 Ekim 1449 Cumartesi günü, eski düşmânlarından Abbâs tarafından öldürülmüş, Semerkant’ta dedesi Tîmûr Hânın yanına defnedilmiştir.

Sarayda iyi bir öğrenim görmüş, 11 (on bir) yaşında Kur’ân-ı kerîmi ezberlemiş, Arapçayı mükemmel bir şekilde öğrenmiştir.

Bursalı Kâdızâde-i Rûmî’den ders almış; genç yaşında önemli ve ağır sorumluluklar yüklenmiştir. 1413’te on dokuz yaşında Horasan ve Mâverâünnehr eyâletine Hâkân Nâibi olarak gönderilmiştir. Kendisine başşehir seçtiği Semerkant’ta, idârî serbestliğe sâhip, müstakil bir hükümdâr gibi hareket etmiştir.

Bu görevindeyken devâmlı Herât’a giderek babasını ziyâret etmiş, ona, yaptığı ve yapmayı düşündüğü devlet işleriyle ilgili bilgi vermiş, müşâverede bulunmuştur.

Bu arada eline geçirdiği imkânlardan istifâdeyle astronomi ve matematik gibi fen bilimleri üzerinde çalışmıştır. Dünyâ ilim târihinin, zamânına kadar yetiştirdiği en büyük astronomi âlimi olarak şöhret yapmıştır...