"Mürşid" terimi hakkında...

21/11/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Geçen haftaki 2 makâlemizde, bir nebze üzerinde durduğumuz “Mürşid”i, tekrâr özetle tarîf edecek olursak: “Allahü teâlâyı seven ve insanları O’nun sevgisine kavuşturan sâlih, iyi bir kul; Resûlullah Efendimizin izinde giderek kemâle gelen ve bundan sonrainsanları irşâd eden, doğru yolu gösteren rehber, kılavuz; irşâd eden, gafletten uyandıran, olgun, üstün bir kimse; onları yetiştirip kemâle getiren, yanî olgunlaştıran büyük İslâm âlimi ve velî” demektir.

“Mürşid-i kâmil”, “Kâmil ve mükemmil mürşid” de “Allahü teâlânın tâm, olgun ve insanlara her bakımdan faydalı olan, tasavvuftayetişmiş ve yetiştirebilen rehber; insanlara doğru yolu gösteren ve İslâmiyeti bid’atlerden (Peygamber Efendimiz ve Eshâbının/arkadaşlarının zamanında olmayıp da dîne sonradan inanç ve ibâdet olarak katılan şeylerden) temizleyen derin İslâm âlimi, evliyâ kullar”a denilmektedir. Mürşid-i kâmilin alâmeti, Ehl-i sünnet i’tikâdında olması ve İslâm ahkâmına tâm uymasıdır.

Bu hafta da, öneminden dolayı, konuyla alâkalı birkaç kelime daha yazmak istiyoruz...

Burada, 5 büyük âlim ve velînin, konunun çok mühim yönlerini ifâde eden kıymetli sözlerini, sizlere tekrâren çok kısa olarak arz edeceğim:

1- “Talebe, mürşidini ne kadar çok severse, onun kalbinden feyz alması da, o kadar çok olur. Mürşid vesîledir, vâsıtadır; (asıl) maksad Allahü teâlâdır.”

“Mürşid-i kâmilin bakışları, kalp hastalarına şifâ verir. Onun teveccühü yani kalbini bir kimseye çevirmesi, kötü, çirkin huyları insandan siler, süpürür.” (İmâm-ı Rabbânî)

2- “Mürşid-i kâmillerin en üstünleri, dört mezhep imâmlarıdır. Bunlar, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe, İmâm-ı Şâfiî, İmâm Mâlik ve İmâm Ahmed bin Hanbel’dir (rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn). Bu dört imâm, İslâm dîninin dört temel direğidir.” (Abdülhak-ı Dehlevî)

3- “Bütün kazançlarıma, mürşidlerimi çok sevmekle kavuştum. Saâdetlerin anahtarı, Allahü teâlânın (sevdiklerini ve) seçtiklerini sevmektir.” (Mazhar-ı Cân-ı Cânân)

4- “Mürşidi/şeyhi olmayanın mürşidi/şeyhi şeytândır.” (Muhyiddîn İbn Arabî)

5- “Bir kimsenin kendisini irşâd edecek (doğru yolu gösterecek) bir mürşidi yoksa, büyük zâtların (Ehl-i Sünnet âlimlerinin) kitaplarını okusun ve onlara uysun.” (Ferîdüddîn Şeker Genç)

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

“Ehlullah’a, yani Allah adamlarına karşı gelmekten çok sakınmalı. Hele arada pîrlik ve rehberlik bağı varsa ve ondan istifâde yolu açılmışsa, onun ufak bir şeyini beğenmemek, öldürücü zehir olur. Bu yolda olanları tanıyıp sevmek, Allahü teâlânın en büyük nimetlerindendir.

Şeyhul-islâm Abdullah-i Ensârî-yi Hirevî hazretleri, “Yâ Rabbî! Dostlarını öyle yaptın ki, onları tanıyan sana kavuşuyor; tanımayan ise, sana kavuşamıyor. Felâkete düşecek olanı da üstümüze atıyorsun, yani bize saldırtıyorsun” buyuruyor. Bu büyüklere düşmânlık etmek veya onları incitmek, sonsuz felâketlere sebep olur…..”