Bid'at-i seyyie ve bid'at-i hasene

02/02/2019 Cumartesi Köşe yazarı V.T

İbâdette olan bid'atte, dînin sahibinin, sarîh veya işaret ile, izni varsa, bunlara "Bid'at-i hasene" denir.
 
Ebû İshâk el-Irâkî hazretleri Mısır’da yetişen Şafiî fıkıh âlimlerindendir. 510 (m. 1116)’de doğdu, 596 (m. 1200)’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Bid'at sözünün iki manası vardır. Birincisi, lügat manası olup umumidir. Lügat manası ile, âdette olsun, ibâdette olsun, her türlü yeniliğe bid'at denir. Âdet, karşılığında sevap beklenilmeyen işler demektir. Bunlar dünya menfaati için yapılır. İbâdet ise âhirette sevap kazanmak için yapılır. Lügatte bid'at demek, (Sadr-ül-evvel)den sonra ortaya çıkarılan her çeşit yenilikler demektir. Sadr-ül-evvel (Selef-i sâlihîn)in, yani Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiîn ve Tebe'i tâbiîn zamanlarıdır. Bunların zamanında âdet olarak veya ibâdet olarak ortaya çıkan şeyler bid'at değildir.
Bid'at kelimesinin ikinci mânası, Sadr-ul-evvelden, yâni Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiînin ve Tebe'i tâbiînin zamanlarından sonra dinde meydana çıkan yeniliklerdir. Bu değiştirmeler itikatta veya ibâdette olur. Yeni bir ibâdet meydana çıkarmak veya mevcut bir ibâdette ziyâdelik veya noksanlık yapmak (İbâdette bid'at) olur. Bunlardan dînin sahibinin, yâni Muhammed aleyhisselâmın, sözle veya iş ile, sarîh veya işaret ederek, izni olmadan ortaya çıkarılanlara (Bid'at-i seyyie) denir.
Âdette bid'atlerin hiçbirine bid'at-i seyyie denilmez. Çünkü bunlar ibâdet için değil, dünya menfaati için yapılırlar. Yemekte, içmekte, giyinmekte, binâlarda yapılan yenilikler âdette bid'attir. İtikatta olan bid'atlerin hepsi (Bid'at-i seyyie)dir. Yetmişiki dalâlet fırkasının itikatları, bid'at-i seyyiedir.
Dört mezhebin ibâdetlerde olan yenilikleri bid'at değildir. Çünkü bunlar, kendi akılları ile çıkarılmış olmayıp, (Edille-i şer'ıyye)den çıkarılmışlardır. İbâdette olan bid'atte, dînin sahibinin, sarîh veya işaret ile, izni varsa, bunlara (Bid'at-i hasene) denir. Bid'at-i haseneler, müstehab veya vâcib olur. Câmilere minâre yapmak, müstehabdır. Bunları yapmak sevap olup, terk etmesi günah olmaz. Minâreye (Me'zene) de denir.
Zeyd bin Sâbitin annesi diyor ki: (Medînede, Mescid-i Nebînin etrâfındaki evlerin en yükseği benim evim idi. Bilâl-i Habeşî, önceleri, evimin damına çıkıp ezan okurdu. Resûlullahın mescidi yapılınca, mescid üzerinde müezzin için yapılan yüksek yere çıkarak okudu.)