İhlâs sahibi olanlar hidâyet kandilleridir

20/12/2018 Perşembe Köşe yazarı V.T

“İhlâs sâhibi olanlara ne mutlu! Onlar hidâyet kandilleridir. Onlarla kapkaranlık olan her fitne aydınlanır.”
 
Muhammed Kıvâmüddîn Kâkî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Horasan’da Kâk beldesinde doğdu. 749 (m. 1348)’de Kâhire’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Hazreti Ömer (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etmiştir:
Resûlullahtan (sallallahü aleyhi ve sellem) işittim, buyurdu ki: “Ameller (amellerin kıymeti) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise, eline geçecek olan ancak odur. Her kimin hicreti Allah ve Resûlüne ise, hicreti Allah ve Resûlünedir. Her kimin de hicreti, nail olacağı bir dünya veya nikâh edeceği bir kadından dolayı ise, hicreti ne için hicret etti ise onadır. (Allah ve Resûlünün rızâsı için değildir).”
Hazreti Ömer oğlu Abdullah’a (radıyallahü anhüma) yazdığı bir mektupta şöyle tavsiyede bulunmuştur: “Bil ki, niyeti doğru ve hâlis olmayanın, ameli heba olur. İyilik yapmayan, sevaptan mahrum olur. Yumuşak davranmayan, mal elde edemez. Güzel ahlâk sahibi olmayan, arkadaşsız kalır.”
Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki: “İhlâs sâhibi olanlara ne mutlu! Onlar hidâyet kandilleridir. Onlarla kapkaranlık olan her fitne aydınlanır.”
Resûlullah Muâz bin Cebel’i (radıyallahü anh) Yemen’e vazîfeli olarak gönderirken, Muâz bin Cebel hazretleri, “Yâ Resûlallah! Bana tavsiyede, nasihatte bulun” deyince, “Dininde ihlâs üzere ol, amelin az da olsa bu sana yeter” buyurdu.
İsâ aleyhisselâmın havarileri, “İhlâs nedir?” diye sorduklarında, İsâ aleyhisselâm buyurdu ki: “İşleri ve amelleri yaparken, insanların beğenmesini düşünmemek, sâdece Allahü teâlânın rızâsı için yapmaktır.”
“İhlâslı kimse nasıldır?” diye sorduklarında da “Önce Allahü teâlânın emirlerine uyan, hukûkullaha riâyet eden, sonra da insanların haklarını gözeten kimsedir. Mesela bir kimseye; biri dünyâya âit, biri de âhırete ait iki iş arz olununca, âhirete ait olanı (Allahü teâlânın emrini) yapar” buyurdu.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Allahü teâlâ şöyle buyurdu: Kulum bir iyiliği yapmaya yönelince, ona yapmadan bir sevap yazılır, yaparsa on sevaptan yediyüz sevaba kadar sevap yazılır. Bir kötülüğü, günahı işlemeye niyet ederse, işlemedikçe günah yazılmaz. İşlerse, bir günah yazılır. Kalbe, 'dönek' olduğu için 'kalb' denilmiştir. Kalb, çöl ortasında rüzgârın sürüklediği bir çöp gibidir.”