"O diyâr İslâmın nûruyla aydınlanır”
21/08/2025 Perşembe Köşe yazarı A.U
Büyük velî, Muînüddîn-i Çeştî hazretleri;
Ravda-i mübâreki ziyârete gittiğinde Peygamber Efendimiz mübârek kabrinden onu
yanına çağırmıştı.
O, bu sesi duyunca ağladı
sevincinden.
Ve edeple yaklaştı Ravda-i
şerîfe.
Efendimiz kendisine;
“Yâ Muînüddîn! Hindistan'da,
evlâdımdan biri küffârla savaşırken şehit düştü. Bu diyâr, kâfirlerin eline
geçmeden acele oraya git! Sen varınca kâfirler mağlup olur ve o diyâr İslâmın
nûruyla aydınlanır” buyurdu.
Yanına “kırk kişi” aldı ve
aynı gün düştü Hindistan yollarına.
Dağ, tepeler aşıp “Ecmir”e
ulaştılar.
Yorgun ve açtılar.
Bir “inek” kesip etinden yemek
yapıyorlardı her gün. Ancak bilmedikleri bir şey vardı. O yerin halkı ineğe
tapıyorlardı.
Bunu öğrenince fenâ hâlde
içerlediler.
Ve bir meydanda toplanıp
taşlarla, sopalarla saldırdılar bu müminlere!
Muînüddîn Çeştî, aslâ telâş
etmedi.
Yerden bir avuç “toprak” aldı. Ve
saçtı o kâfirlere doğru. O topraktan, kime isâbet ettiyse olduğu yerde donup
kaldı.
Taş kesildiler âdeta!
Ölmüyor, hareket de
edemiyorlardı.
Sarp kayaya çarptıklarını tez
anladılar ve süklüm püklüm geri döndüler oradan.
Meşhur bir
cinnîleri vardı onların. Gidip hâdiseyi haber verdiler o cinnîye. (Devamı
yarın)
