"Sözlerin hâkimi ve sultanı sensin!.."

01/02/2019 Cuma Köşe yazarı A.D

"Yâ Rabbî, dua ve yakarışlarımızda sana lâyık olmayan sözleri bilmeyerek söyleyip hatalarda bulunmuş isek, o kelimeleri sen ıslâh et ve duamızı kabul buyur."
 
 
Büyük velî Mevlâna Celaleddin-i Rumî (kuddîse sirrûh) hazretleri, tasavvuf deryasına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. Bir gün buyurdu ki:
"Çocukluğunda oyun, gençliğinde sarhoşluk, ihtiyarlığında tembellik... Ne zaman Allaha kulluk edeceksin?.."
Mevlâna Celaleddin-i Rumi hazretleri, bir gün şöyle dua etti:
"Ey affı çok olan, günahları örten Rabbim, o günahlar dolayısı ile bizden intikam alma. Bize azap etme...
Ey mahlukatın, yaratıkların canlıların ihtiyacını gideren Rabbim! Sen varken hiçbir kimseyi hatırlamak ve ondan bir şey ummak lâyık değildir.
Ey ihsânı çok olan Rabbim! Cefâ içinde geçip giden ömre merhamet et.
Ey affetmeyi seven Rabbim! Bizi affeyle. İsyân derdimize çâre eyle.
Ey yardım isteyenlerin yardımcısı! Bizi hidâyete çıkar.
Ey âlemin yaratıcısı! Kasvetli, kararmış, katılaşmış âdeta taş gibi olmuş olan kalbimizi mum gibi yumuşat, feryâdımızı, âh-u vâhımızı, hoş eyle ki rahmetini çeksin.
Yâ Rabbî, hâlimize göre muâmele etme. Kendi ikrâm ve ihsânına göre muâmele et. Kerem ve lütfunla hidâyet ettiğin kalbi tekrar sapıklığa meylettirme.
Yâ Rabbî, dua ve yakarışlarımızda sana lâyık olmayan sözleri bilmeyerek söyleyip hatalarda bulunmuş isek, o kelimeleri sen ıslâh et ve duamızı kabul buyur. Çünkü sözlerin hâkimi ve sultanı ancak sensin..."
            ***
Hazret-i Mevlâna'nın muhterem hanımı anlatır:
-Bir gün namaza durdu. Kur'ân-ı kerim okuyor, bir taraftan da gözlerinden yaşlar akıtıyordu. Evdekilerle birlikte onun bu hâline hayretle bakıyorduk. Namazdan sonra her zamanki gibi tesbihini çekip duasını yaptı. Onun bu hâli bana çok tesir etti, ağlamaya başladım. Sonra;
-Ey efendi, biz günahkârların ümidi sensin. Bu kadar çok ibadetinle, böyle korkar, ağlar, yalvarırsan, biz bu tembel hâlimizle kıyâmette ne yaparız, dedim. Yemin ederek şöyle söyledi:
-Allahü teâlânın bana verdiği nimetlerin, ihsânların yanında benim yaptığım ibadet, yalvarışlar ve bütün hareketlerim, ziyâde kusur ve nihayetsiz eksiklikten başka bir şey değildir. Bütün bu korku ve yakarışlarımla; "Ey Kerîm olan Allah'ım! Benim gibi bir âcizin, bir çâresizin kuvveti ve tâkati ancak bu kadardır, mâzur buyur yâ Rabbî" demek istiyorum. Yoksa Ona lâyık bir ibadeti kim yapabilir?