Zaman en büyük sermâyedir

03/01/2023 Salı Köşe yazarı R.A

1 Ocak Pazar günü, yeni bir mîlâdî yıl (yani 2023 yılı) başlamış oldu. Bilindiği üzere bir sene, 4 mevsim, 12 ay, 52 hafta, 365 gün, 8.760 saat ve 525.600 dakikadır. Bu da 31.536.000 sâniye tutmaktadır. [Bilindiği gibi bir “Gün”: 24 sâat, 1.440 dakîka, 86.400 sâniye’dir.]

Türkiye şartlarında takrîbî 60-70-80 senelik bir insan ömrü, çok mühim bir zamân dilimidir. Bir senenin değil; yerine, zamanına ve şartlarına göre ayın, haftanın ve günün bile ehemmiyeti çok fazladır; hattâ sâatin, dakîkanın ve sâniyenin bile önemi çok büyüktür.

Kur’ân-ı kerîmde, muhtelif âyet-i kerîmelerde, zamânın önemine şöyle dikkat çekilmiştir: “Fecir vaktine, on geceye andolsun” [Fecr, 1-2], “(Karanlığı ile etrâfı) bürüyüp örttüğü zamân geceye, açılıp ağardığı vakit gündüze andolsun” [Leyl, 1-2], “Asra yemîn ederim ki insan zarardadır.” [Asr, 1-2] [Bu konuda başka âyet-i kerîmeler de vardır.]

“Zaman=Vakit” ni’meti, Cenâb-ı Hakk’ın bizlere olan en önemli lutuflarından birisidir. Akıp giden zamân içerisinde, bize emânet edilen ömrümüzü tamâmlamaktayız. Aslında bizler, Allahü teâlânın lutfettiği çok büyük ni’metlere sâhibiz. Bizler, bütün mahlûkâttan, meselâ hayvânlardan; yüz milyonlarca, hattâ milyarlarca insandan daha şanslıyız. Ama bizlere ihsân buyurulan ni’metleri yerli yerinde kullanabiliyor muyuz?

En büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh): “Vakitleri çok kıymetli ganîmet bilmelidir” buyurmuştur. Onun oğlu, yine büyük âlim ve velî Muhammed Ma'sûm Fârûkî (rahmetullahi aleyh) de: “Vakit, keskin bir kılıç gibidir. Onu, kıymetli ve şerefli şeylere sarfetmek gerekir” buyurmuştur.

Allahü teâlâ, mükellef olan her insana düşünüp taşınacağı, öğüt alacağı ve hakkı kabûl edebileceği kadar bir ömür vermiştir. Bu husûsta, Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Onlar Cehennem’de şöyle feryâd ederler: ‘Ey yüce Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar! Dünyâya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızdan farklı, güzel ve makbûl işler yapalım!’

Allah onlara şöyle buyurur: ‘Biz, size, düşünüp ibret alacak, gerçeği görecek kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size Peygamber de gelip uyardı. Öyleyse tadın azâbı! Zâlimlere hiçbir yardımcı yoktur!’" [Fâtır, 37]

Burada şunu ifâde edelim ki: Allahü teâlânın bizlere ihsân buyurduğu sonsuz ni’metlerine şükretmeli, bunları yerli-yerinde kullanmalı, O’nun dînine ve kullarına hizmet etmeliyiz. Makâmı olan makâmından, malı olan malından, ilmi olan da ilminden, diğer insanları faydalandırmalıdır. Her gün, en iyi işleri yapmaya çalışmalıdır.

Her insân, kendisine takdîr edilen ömrü, İlâhî irâde istikâmetinde geçirmekle mükelleftir. “Yalnız azamet ve ikrâm sâhibi Rabbi’nin zâtı bâkî kalacak” [Rahmân, 27] meâlindeki âyet-i kerîmede de ifâde edildiği gibi, Allahü teâlânın zâtı dışında bütün varlıklar fânîdir.

Yunus Emre’nin (rahmetullahi aleyh) dediği gibi: Bu dünyâya gelen kişi,/Âhir yine gitse gerek./Müsâfirdir, vatanına,/Bir gün sefer etse gerek.

Evet, bu dünyâda yolcuyuz. Günün birinde, hepimiz ebediyet âlemine göçeceğiz.