"Bu kitaplar Medîne'ye gönderilecek..."

12/01/2024 Cuma Köşe yazarı V.T

"Bize gelenler dünyevî bir iş için gelirler. Bu zât ise bizi Allah rızâsı için ziyârete gelir..."

Hüseyin Paşazâde Kumul Bey İstanbul velîlerindendir. İsmi, Mehmed Kumul'dur. 1726 (H.1132) senesinde vefât etti.

Tahsîlini İstanbul'da yaptı. Devlet memuruydu. Bu sırada Mekke-i mükerremede Ahmed Yekdest Cüryânî hazretleriyle görüşüp, ondan tasavvuf ilmini öğrendi ve icâzet aldı. Ahmed Yekdest, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin oğlu Muhammed Ma'sûm Fârûkî hazretlerinin halifelerindendir.

Ahmed Yekdest hazretleri kendisini çok sever ve İstanbul'a giden talebesiyle mektup gönderir, ona, Kumul Efendinin sohbetine gitmesini söylerdi. Mehmed Emin Tokâdî'yi İstanbul'a gönderirken ona bir mektup verip; "Al bunu İstanbul'da Hâcegânı Dîvân-ı Hümâyûndan Hüseyin Paşazâde Kumul Bey vardır. Varınca bu mektubu ona verirsin. Seni onun sohbetine havâle ettik. Ne buyurursa itâat et. Ona teslimiyetin bize teslimiyettir" buyurup kıymet ve fazîletini bildirmiştir.
Mehmed Emin Tokâdî hazretleri anlatır: "İstanbul'a varınca doğruca Kumul Efendinin kaldığı yeri buldum. Mektubu verdim. Beni kucaklayıp gözlerimden öptü. Bana izzet ve ikrâmlarda bulundu. Kalacağım yeri temin etti. Muhammed Efendinin sohbetlerine iştirâk edip, yanıbaşında oturuyordum. Nice kimse sohbetlerini dinliyordu. Yalnız kaldığımızda bana tasavvufun inceliklerine âit bilgiler, mârifetler anlatırdı. Bir müşkilim olunca, ben sormadan bir menkıbe, ibretli hâdise anlatır, anlattıkları ile derhal müşkilim ve suâlim hallolurdu."
Yine Mehmed Emin Tokâdî hazretleri anlatır: Kumul Efendi vefâtından önce, hasta iken, bana şöyle vasiyette bulundu:

"Şu birkaç cilt kitabı Dârüsseâde ağası Beşir Ağa'ya götür. Bizim duâ ettiğimizi söyle. Bunlar Medîne-i münevvereye gönderilecek. Bunların konulacağı yeri onlar bilirler. Gönderip bizi duâdan unutmasınlar..." Birkaç gün sonra vefât etti. Vasiyetleri üzerine o kitapları alıp, vâlilerin toplantı günü olan çarşamba günü huzurlarına vardım. Kalkıp kucaklaşarak, yanlarına oturmamı söyledi. Hâl hatır sorduktan sonra, İstanbul'da bulunup, ziyâretlerine fazla gidemediğim için üzüldüğünü söyledi. Merhûm Kumul Efendinin selâmını söyleyip kitapları arzettiğimde, büyük bir üzüntü ve ağlama ile kitapların yerine gönderilmesi için emir verdi. Meclistekilere beni tanıtıp, âhiret kardeşimizdir dedi. Vedâ edip kalktığımda, hizmetçilerine şöyle emretti:

"Bize gelenler dünyevî bir iş için gelirler. Bu zâtı iyi tanıyın. Geldiği zaman misâfir var diye bekletmeyin. Zîrâ bunlar bizi Allah rızâsı için ziyârete gelirler..."