“Belki hakkımızda hayırlısı budur...”

13/11/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T

Mesrûk bin el-Ecdâ Tâbiînden meşhûr fıkıh ve hadîs âlimidir. Yemen’de doğdu. Hazret-i Ebû Bekir “radıyallahü anh” zamânında Medîne-i münevvereye geldi. Daha sonra Kûfe’ye yerleşti. 683 (H.63)’te orada vefat etti. Eshab-ı kiramdan bazılarını ve bilhassa Hulefa-i Raşidini “radıyallahü anhüm” görüp hadis-i şerif öğrendi.

Buyurdu ki: “Mezarında, Allahü teâlânın azâbından emin, dünyâ sıkıntısından uzak ve rahat olan bir kimseye gıbta ettiğim kadar hiç kimseye gıbta etmem.”

Mesrûk bin el-Ecdâ arkadaşlık haklarına son derece riâyet eder ve verdiği sözü yerine getirmeye çok dikkat ederdi. Arkadaşı Hayseme’nin ağır borcunu ödemek için kendisi borç altına girmiş ve onun haberi olmadan borcunu ödemiştir. Kendisine; “Bir mümini öldüren için tövbe uygun mudur, kabûl edilir mi?” diye sorulunca; “Allahü teâlânın açtığı kapıyı ben kapatamam” diye cevap verdi.
Mesrûk bin el-Ecdâ hazretleri son derece tevekkül sâhibiydi. Tevekkül sâhibi olanları da severdi. İmâm-ı Gazâlî İhyâu Ulûmiddîn kitabında şöyle yazmaktadır:

Mesrûk bin el-Ecdâ buyuruyor ki: “Çölde yaşayan bir bedevînin bir merkebi, bir köpeği, bir de horozu vardı. Horoz kendilerini sabah namazı için uyandırır, köpek bekçilik yapar, merkeb de su ve çadırlarını taşırdı. Fakat bu bedevi son derece tevekkül eden ve her şeyi hayra yoran bir kimseydi. Bir gün tilki horozunu çaldı. Âile fertleri buna üzüldü. Fakat bu zât; “Belki hakkımızda hayırlısı budur” dedi. Bir müddet sonra kurt merkebini parçaladı. Yine çoluk çocuğu üzüldü. Adam; “Belki hayırlısı budur” dedi. Bir müddet sonra köpek de öldü. Adam yine; “Belki hakkımızda hayırlısı budur” dedi...

Bir gün sabahleyin baktılar ki, etraflarındaki komşular eşkıyâlar tarafından esir alınıp götürülmüşler. Çünkü gece onların hayvanları gürültü yaparak yerlerini belli edince, eşkıyalar bunların yerlerini kolayca tesbit etmişler. Fakat bunların hayvanı olmadığı için, eşkıyalar karanlıkta fark edemeyince bunlar kurtulmuşlar...

Demek ki onların hakkında hayırlısı, adamın dediği gibi bunların alınması, ölmesi imiş. Allahü teâlânın gizli lütuflarını ve ihsânlarını bilen ve O’na tevekkül eden; O’nun işinden râzı olur, buyurarak onun tevekkül ve rızâsından haber veriyor, delil gösteriyor.