"Bilenler elbette kıymetlidir!”

15/05/2022 Pazar Köşe yazarı S.K

Resulullahın Efendimizin, ilmi öven ve teşvik buyuran sözleri, o kadar çok ve meşhurdur ki, başka dinde olanlar da bunları biliyor...

 

 

İslam dininde ilim -1-

İslâmiyet, ilmin tâ kendisidir. Kur’ân-ı kerîm’in birçok yerinde, ilim emredilmekte, ilim adamları övülmektedir. Mesela Zümer suresi dokuzuncu ayetinde mealen; “Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu? Bilenler elbette kıymetlidir!” buyruldu.

Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem), ilmi öven ve teşvik buyuran sözleri, o kadar çok ve meşhurdur ki, başka dinde olanlar da bunları biliyor. Hadis-i şerifte “İlmi, Çin’de de olsa, alınız!” buyuruldu. Yani dünyanın en uzak yerinde ve kâfirlerde de olsa, gidip ilim öğreniniz!

Başka bir hadis-i şerifte Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem (Hikmet [yani fen ve sanat], müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!) buyurdu. Müslüman, başka milletlerin fende, tecrübede, sanatta, imar ve refah vasıtalarında bulduklarını öğrenmeye, yapmaya, bunlardan istifadeye çalışır ki, bunu İslamiyet de, zaten emretmektedir. Fen bilgilerini öğrenmek farz-ı kifâyedir. Başka milletlerin ilmini ve fennini almak, yabancılara uymak değil, ilmi ve fenni onlarda bile arayıp bulmak, almak ve onların üstünde olmaya çalışmaktır. Yanlış olan, kendi millî ve manevi değerlerimizi bırakıp, yabancıların ilmini ve fennini almak yerine, onların örf ve âdetlerini, moda şekline sokulmuş, ilericilik süsü verilmiş ahlaksızlıklarını, bozuk yaşayışlarını almaktır.

Bir hadis-i şerifte de; “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz, çalışınız” buyuruldu. Yani bir ayağı mezarda olan seksenlik ihtiyarın da çalışması lazımdır. Öğrenmesi ibadettir.

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) “Yarın ölecekmiş gibi ahirete ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işlerine çalışınız” ve “Nerede ilim varsa orada Müslümanlık vardır” ve (Bütün Müslüman erkeklerine ve bütün Müslüman kadınlarına, ilmi aramak, öğrenmek farzdır!) buyurmaktadır. İslamiyet’te ilim, ibadet ile, âlimin mürekkebi, şehitlerin kanı ile müsavi, eşit tutulmuştur...

Yine Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” şöyle buyurdu: (İki günü aynı hâlde bulunan, [yani her gün ilerlemeyen, yeni bir şey öğrenmeyen], aldandı, ziyan etti.) Görülüyor ki, İslâm dini, gerilemeyi değil, duraklamayı bile reddediyor. Daima ilerlemeyi ve yükselmeyi emrediyor.

Büyük İslam âlimi ve evliyanın büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin talebelerinden birisi şöyle anlatır:

"İmâm-ı Rabbânî hazretleri gençleri ilim öğrenmeye teşvik ederdi. Önce ilim, sonra tasavvuf buyururdu. Benim, ilimden kaçındığımı, tasavvuftan zevk aldığımı görünce, hâlime merhamet ederek: 'Kitap oku! İlim öğren! Cahil sofu, şeytanın maskarası olur, [Rütbet-ül ilmi a’ler rüteb] yani, rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir buyururdu."

İlimsiz bir şey olmaz, ilim her şeye baştır,
Karanlık yollarda o, en aziz arkadaştır.