Gönül coğrafyamız Balkanlar -5-
28/07/2025 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Türk hâkimiyet ve kültürünün bir mîrâsı olarak
bakılan İslâmiyete, çok şiddetli hücûmlar olmuş; ancak kesin bir sonuç
alamamışlardır.
Geçen hafta pazartesi günü
[21.07.2025] yazdığımız makâlemizde; Balkanlar, dil yönünden olduğu gibi, DÎN
yönünden de çok karışık bir manzara arz eder demiştik.
En kalabalık dîn grubunu,
HIRİSTİYÂN ORTODOKSLAR meydâna getirir. Yunanlılar,
Sırplar, Bulgarlar, Romenler, Makedonyalılar ve Karadağlılar Ortodoks
kilisesine bağlı olup sayıları, 55 milyon civârındadır. Osmânlı
idâresi zamanında bütün Ortodokslar, İstanbul Rum Patrikhânesi’ne
bağlanmışlardır.
Yine Prof. Dr. Kemal Karpat’ın, tesbîtlerine göre, Balkanlar’da ikinci
büyük dîn grubunu, MÜSLÜMÂNLAR meydâna getirmektedir. [Geniş bilgi
için bkz. DİA-İslâm Ansiklopedisi, “Balkanlar” maddesi]
Burada halkın %15’i Müslümân olup
toplam sayıları 9 milyon civârındadır. Türkiye’nin
Trakya kesiminde yaşayanlarla, bu sayı 15 milyonu geçer. Arnavutluk’un
%70’ini, Yugoslavya’nın %17’sini ve Bulgaristân’ın %26’sını Müslümânlar
oluşturur.
Ayrıca Yunanistân’da 250.000,
Romanya’da 70.000 Müslümân vardır ki, bunların hemen hepsi Sünnî’dir. Yugoslavya’daki
Müslümânlar, Makedonya’da Kosova bölgesi ile (%80) Bosna (%42), Hersek ve az
sayıda da Hırvatistân’da yaşamaktadırlar.
Bulgaristan Müslümânları ise,
doğuda Razgrad, Silistre ve ayrıca Rodop Dağları ile Meriç Nehri civarlarında
bulunmaktadır.
Üçüncü din grubunu HIRİSTİYÂN
KATOLİKLER oluşturmaktadır; sayıları
4-5 milyon civarındadır. Önemli kısmı Macar olan Katolikler Slovenya,
Hırvatistan, Bosna, Voyvodina ve Erdel’de yaşamaktadırlar… Balkan Ortodoks
Hıristiyânları, buradaki Müslümânlarda olduğu gibi, dîn ve milliyet târihi
bakımından birbirinden ayrılmayacak bir biçimde iç içe girmişlerdir… Bosna
Müslümânlarının dilleri Sırpça ve Hırvatça olduğu hâlde, nüfûs
cüzdânlarında milliyetleri Müslümân olarak gösterilir. Dolayısıyla milliyet
dile değil, dîne bağlanmıştır.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra
Balkanlar’da (Yunanistan hariç) yerleşen Marksist rejimler, dîn ve dîn
eğitimine, çok yakın zamana kadar karşı çıkmışsa da, dînin millî kültür ve
gelenek şekline bürünerek yaşamasını önleyememişlerdir.
Bulgaristân başta olmak
üzere Marksist rejimler, bir dîn olmaktan çok bir milliyet ve Türk
hâkimiyet ve kültürünün bir mîrâsı olarak baktıkları İslâmiyete, çok
şiddetli hücûmlarda bulunmuşlar; ancak bu hücûmlardan kesin bir sonuç alamamışlardır. Konuştukları
dil ne olursa olsun Müslümân halk, millî benliklerini kaybetmemiş, diğer
Müslümânları kardeş olarak görmekte devâm etmişlerdir.
Balkan ülkelerinin, özellikle
Yugoslavya’nın Arap ve diğer İslâm ülkeleriyle dostluk ilişkileri kurması, Müslümânların
durumlarını olumlu yönde etkilemeye başlamıştır.
Balkanlar’da XIX. yüzyıl
sonunda, sayıları 300.000 civârında olan Yahûdîler ise,
genellikle şehirlerde yaşamaktadırlar. Bugün, Balkanlar’daki toplam
Yahûdî sayısı, 60-80.000’e kadar düşmüştür.
Böylece Balkanlar,
Türk idâresi zamanında olduğu gibi dil, dîn ve milliyet bakımından, çok karışık
bir halk topluluğunun yaşadığı bir bölge manzarası arz etmektedir.
