Dünyayı talep edenin ahiretten nasibi olmaz
30/07/2025 Çarşamba Köşe yazarı V.T
“Dünyalık olan şeylerin Allah indinde sivrisinek kanadı kadar kıymeti
olsaydı, kâfire bir yudum su vermezdi.”
Nesefî hazretleri tefsir, usûl, kelâm, ahlak ve Hanefî
mezhebi fıkıh âlimidir. 600 (m. 1204) yılında Türkistan’da Nesef’te doğdu.
Temel din bilgilerini ve yardımcı (alet ilimleri) öğrenip, İmâm-ı
Fahreddîn-i Râzî hazretlerine talebe oldu. Başta kelâm ve tefsir ilimleri olmak
üzere, usûl-i fıkh, dört mezhebin incelikleri, ictihâdlar arasındaki
farklılıkları (ya’nî, mukayeseli hukuk), cedel ilmi ve Hanefî mezhebi fıkıh
bilgilerinde âlim oldu. 686 (m. 1288) yılında Bağdat’ta vefat etti. Bir
dersinde şunları anlattı:
Hubb-ı dünyâ, kalp hastalıklarından biridir. Kişinin
dünyada zevk etmek istemesidir. Eğer, haram ile zevk etmek isterse haram olur.
Eğer helâl ile zevk etmek isterse haram değildir. Ama mezmûmdur, kötülenmiştir.
Gönül verip çoğalmasına çalışmamak lazımdır. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi
ve sellem); “Dünyayı sevmek bütün günahların başıdır” buyurdu. Dünya melundur.
Allahü teâlânın düşmanıdır, ibadetlerin yapılmasına mâni olur. Günah işlemeye
ve cennette derecelerin düşmesine sebep olur. Dünya bela ve mihnet yeridir.
Buradan zevk almak istemek ahmaklıktır. Zira zevk cennettedir. Akıllı kimse
dünyaya gönlünü bağlamaz.
Abdullah ibni Abbâs (radıyallahü anh) şöyle rivayet
etti: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Kıyamet gününde dünyâyı, kötü kokulu
bir kocakarı suretinde mahşer yerine getirirler. Mahşer ehli; “Bu kimdir?” diye
sorduklarında, melekler; “Bu sizin muhabbet edip öğünerek kıskandığınız,
birbirinize buğzedip küstüğünüz dünyadır” derler. Sonra dünyanın cehenneme
atılması murad olununca dünyâ; “Yâ Rabbî bana tabi olanlar vardı” der. Hak
teâlâ dünyayı ehli ile birlikte cehenneme atar.”
Resûlullah efendimiz buyurdular ki: “Dünyalık olan
şeylerin Allah indinde sivrisinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, kâfire bir
yudum su vermezdi. Allahü teâlâ dünyaya rahmet nazarı ile nazar etmedi. Siz de
nazar etmeyip ikrah ediniz.” Dünyayı talep edenin ahiretten nasibi olmaz.
Makam, mansıp üzerine hırslı olmayan,
ilim ve fazilet sahibi kimseye böyle bir vazife teklif edildiği zaman kabul
etmesi lazımdır. Kabul etmemek daha iyidir. Zira İmâm-ı a’zam (rahmetullahi
aleyh) kadılığı bile kabul etmemiştir.
