►Cihad Hakkında / Hadis

Cihad

 

Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî 
BÖLÜM: -110-

Cihad hakkında sahih hadis-i şerifler...

 

 

1288. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallallahu

aleyhi ve sellem'e:
–Hangi amel daha faziletlidir? diye soruldu.
–"Allah'a ve Resûlüne inanmak" buyurdu.
–Sonra hangisi? denildi.
–"Allah yolunda cihad etmek" karşılığını verdi.
–Bundan sonra hangisi? denilince:

–"Allah katında makbul olan hactır" buyurdular.

 

Buhârî, Îmân 18, Hac 4, Tevhîd 47; Müslim, Îmân 135. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 22; Nesâî, Hac 4, Cihâd 17

 

 

 

1289. İbni Mes'ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
–Yâ Resûlallah! Hangi amel Allah'a daha sevimlidir? dedim,
–"Vaktinde kılınan namaz" buyurdu.
–Sonra hangisidir? diye sordum,
–"Ana babaya iyilik etmek" diye cevap verdi.
–Ondan sonra hangisidir? dedim,

–"Allah yolunda cihad etmek" buyurdular.

 

Buhârî, Mevâkît 5, Cihâd 1, Edeb 1, Tevhîd 48; Müslim, Îmân 137–139. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 14, Birr 2; Nesâî, Mevâkît 51

 

 

 

1290. Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
–Yâ Resûlallah! Hangi amel daha faziletlidir? diye sordum,

–"Allah'a iman ve Allah yolunda cihaddır" buyurdular.

 

Buhârî, Itk 2, Keffârât 6; Müslim, Îmân 136. Ayrıca bk. İbni Mâce, Itk 4

 

 

 

1291. Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
"Allah yolunda yapılan bir sabah ve akşam yürüyüşü, hiç şüphesiz dünyadan ve dünya

varlıklarından daha hayırlıdır. "

 

Buhârî, Cihâd 5, Rikâk 2; Müslim, İmâre 112–115. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilu'l–cihâd 17, 26; Nesâî, Cihâd 11, 12

 

 

 

1292. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, bir adam Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem' e gelerek:
–İnsanların hangisi daha üstündür? diye sordu. Peygamberimiz:
–"Allah yolunda canıyla ve malıyla cihad eden kimse" buyurdu. Adam:
–Sonra kimdir? diye sordu. Efendimiz:

–"Bir vadiye çekilip Allah'a ibadet eden ve insanları şerrinden uzak tutan kimse" buyurdular.

 

Buhârî, Cihâd 2, Rikâk 34; Müslim, İmâre 122–123. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 5; Tirmizî, Fezâilu'l–cihâd 24; Nesâî, Cihâd 7; İbni Mâce,

Fiten 13

 

 

 

1293. Sehl İbni Sa'd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah yolunda bir gün hudut nöbeti tutmak, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha
hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının cennetteki yeri, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden
daha hayırlıdır. Kulun Allah Teâlâ'nın yolunda akşamleyin veya sabah erken vakitteki

yürüyüşü de dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. "

 

Buhârî, Cihâd 6, 73, Bed'ü'l–halk 8, Rikâk 2; Müslim, İmâre 113–114. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 17, 25, Tefsîru sûre (3) 22; İbni

Mâce, Zühd 39

 

 

 

1294. Selmân radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken
işittim demiştir:
"Bir gün ve bir gece hudut nöbeti tutmak, gündüzü oruçlu gecesi ibadetli geçirilen bir aydan
daha hayırlıdır. Şayet kişi bu nöbet esnasında vazife başında iken ölürse, yapmakta olduğu işin
ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder, şehid olarak rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu

meleklerinden güven içinde olur. "

 

Müslim, İmâre 163. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 2; Nesâî, Cihâd 39; İbni Mâce, Cihâd 7

 

 

 

1295. Fadâle İbni Ubeyd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Hudutta Allah yolunda nöbet tutanlar dışında her ölenin ameli sona erdirilir. Hudutta nöbet
tutarken ölenin yaptığı işlerin sevabı kıyamet gününe kadar artarak devam eder, kabirdeki

imtihanda da güvenlik içinde olur. "

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 15; Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 2

 

 

 

1296. Osman radıyallahu anh 'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
"Allah yolunda hudutta bir gün nöbet tutmak, başka yerlerde bin gün nöbet tutmaktan daha

hayırlıdır. "

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 39

 

 

 

1297. Ebû Hüreyre radıyallahu anh 'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah Teâlâ kendi yolunda cihada çıkan kimseye, onu sadece benim yolumda cihad, bana îman,
benim resullerimi tasdîk yola çıkarmıştır, buyurarak kefil olur. Allah, o kimseyi şehid olursa
cennete koymaya, gazi olursa manevî ecre ve dünyalık ganimete kavuşmuş olarak, evine
döndürmeye kefil olmuştur. Muhammed'in canını kudretiyle elinde tutan Allah'a yemin ederim
ki, Allah yolunda açılan bir yara, kıyamet gününde açıldığı gündeki şekliyle gelir: Rengi kan
rengi, kokusu misk kokusudur. Muhammed'in canını kudretiyle elinde tutan Allah'a yemin
ederim ki, eğer müslümanlara zor gelmeseydi, Allah yolunda cihada çıkan hiçbir seriyyenin
arkasında asla oturup kalmazdım. Fakat maddî güç bulamıyorum ki onları sevkedeyim, onlar
da bu gücü bulamıyorlar. Benden ayrılıp geride kalmak ise onlara zor geliyor. Muhammed'in
canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda cihad edip öldürülmeyi, sonra cihad

edip yine öldürülmeyi, sonra tekrar cihad edip tekrar öldürülmeyi çok arzu ederdim. "

 

Müslim, İmâre 103. Ayrıca bk. Buhârî, Cihâd 7(Hadisin kısa bir bölümü); Nesâî, Îmân 24

 

 

 

1298. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh 'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yarasından kan akarak Allah'ın

huzuruna gelir. Renk, kan rengi, koku ise misk kokusudur. "

 

Buhârî, Cihâd 10, Zebâih 31; Müslim, İmâre 105. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilu'l–cihâd 21; Nesâî, Cihâd 27

 

 

 

1299. Muâz radıyallahu anh 'den rivayet edildiğine göre, Nebiy–yi Ekrem sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Müslümanlardan bir şahıs, deve sağılacak kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, cennet
onun hakkı olur. Allah yolunda yaralanan veya bir sıkıntıya düşen kimse, kıyamet gününde
yaralandığı gün gibi kanlar içinde Allah'ın huzuruna gelir. Kanının rengi zağferân gibi

kıpkırmızı, kokusu da misk kokusu gibidir. "

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 40; Tirmizî, Fezâilu'l–cihâd 21. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 25

 

 

 

1300. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashâbından bir kişi, içinde tatlı su gözesi bulunan bir dağ
yolundan geçmişti. Burası çok hoşuna gitti ve:
–Keşke insanlardan ayrılıp şu dağ kısığında otursam. Ama Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den
izin almadan bunu asla yapmam, dedi. Sonra arzusunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e anlattı.
Peygamberimiz:
–"Böyle bir şey yapma. Çünkü sizden birinizin Allah yolunda çalışıp gayret sarfetmesi, evinde
oturup yetmiş sene namaz kılmasından daha faziletlidir. Allah'ın sizi bağışlamasını ve cennete
koymasını istemez misiniz? O halde Allah yolunda cihada çıkınız. Kim devenin sağılacağı kadar

bir süre Allah yolunda cihad ederse, mutlaka cennete girer" buyurdu.

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 17

 

 

 

1301. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûl–i Ekrem Efendimiz'e:
–Yâ Resûlallah! Allah yolunda cihada denk hangi iş vardır? denildi.
–"Ona denk bir iş bulamazsınız" buyurdu. İki veya üç defa aynı soruyu tekrarladılar; Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem de her defasında "Ona denk bir iş bulamazsınız" cevabını tekrarladı.
Daha sonra şöyle buyurdu:
"Allah yolunda cihad eden kimsenin benzeri, gündüzleri oruç tutan, geceleri namaz kılan,
Allah'ın âyetlerine hakkıyla itâat eden ve Allah yolunda cihad eden kimse, cepheden dönünceye

kadar, namaza ve oruca hiç bir şekilde ara vermeyen kimsenin benzeridir. "

 

Buhârî, Cihâd 1; Müslim, İmâre 110. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 1; Nesâî, Cihâd 17

 

Buhârî'nin rivayeti şöyledir:
Bir adam:
–Yâ Resûlallah! Bana cihada denk bir iş gösterseniz? dedi. Resûl–i Ekrem:
–"Cihada denk olacak bir iş bulamıyorum ki" buyurdu; sonra da şöyle devam etti:
"Allah yolunda cihad eden kimse yola çıktığında, sen de mescidine girip hiç ara vermeden
namaz kılmaya, hiç iftar etmeden oruç tutmaya güç yetirebilir misin?" Soruyu soran kişi:

–Buna kim güç yetirebilir ki? dedi.

 

Buhârî, Cihâd 1

 

 

 

 

1302. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İnsanların en hayırlı geçim yolu tutanlarından biri, Allah yolunda atının dizginine yapışıp,
onun üzerinde âdeta uçan kimsedir. Düşman geldiğine dair bir ses veya düşman üzerine hücum
feryadı işittiğinde, düşmanın bulunması muhtemel yerlere atının üzerinde uçarcasına saldırıp,
öldürmeyi ve ölmeyi göze alır. Bir diğeri de, bir tepenin başında veya bir vadinin içinde
koyuncuklarının arasında namazını kılan, zekâtını veren ve kendisine ölüm gelinceye kadar

Rabbine ibadet eden kimsedir. İnsanlardan ancak bu şekilde yaşayan kimseler hayırdadır. "

 

Müslim, İmâre 125. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 13

 

 

 

1303. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah yolunda cihad edenler için Allah Taâlâ cennette yüz derece hazırlamıştır. Her derecenin

arası yerle gök arası kadardır. "

 

Buhârî, Cihâd 4, Tevhîd 22. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 18

 

 

 

1304. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, resûl olarak Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e
inanıp razı olan kimse cenneti hak eder. " Bu söz Ebû Saîd'in çok hoşuna gitti ve:
–Yâ Resûlallah! Bu sözü bana tekrarlasanız, dedi. Peygamber Efendimiz sözünü tekrarladı; sonra da
şöyle buyurdu:
"Bir başka haslet daha vardır ki, onun sayesinde Allah kulunu cennette yüz derece yükseltir.
Her bir derecenin arası da yerle gök arası kadardır. " Ebû Saîd:
–O haslet nedir, yâ Resûlallah? diye sordu. Hz. Peygamber:

"Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihaddır" buyurdu.

 

Müslim, İmâre 116. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 18

 

 

 

1305. Ebû Bekr İbni Ebû Mûsa el–Eş'arî şöyle dedi:
Babam Ebû Mûsa radıyallahu anh'i düşmanın karşısında durup:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i: "Şüphesiz cennet kapıları kılıçların gölgeleri
altındadır" derken işittim. Bunun üzerine üstü başı perişan biri ayağa kalkıp:
–Ey Ebû Mûsa! Bu sözü Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem söylerken sen mi işittin? diye sordu.
Ebû Mûsa:
–Evet, ben işittim, cevabını verdi. Bunu duyan adam, arkadaşlarının yanına dönüp:
–"Sizleri selâmlıyorum" dedi ve kılıcının kınını kırıp attı. Sonra elinde kılıcıyla düşmanın üzerine

yürüdü ve ölünceye kadar düşmanla savaştı.

 

Müslim, İmâre 146. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 23

 

 

 

1306. Ebû Abs Abdurrahman İbni Cebr radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Allah yolunda ayakları tozlanan bir kula cehennem ateşi dokunmaz. "

 

Buhârî, Cihâd 16. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 7; Nesâî, Cihâd 9

 

 

 

1307. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah korkusundan ağlayan bir kimse, sağılan süt tekrar memeye girmedikçe cehenneme

girmez. Allah yolundaki cihadın tozu ile cehennem dumanı bir kulun üzerinde birleşmez. "

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 8. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 8; Nesâî, Cihâd 8

 

 

 

1308. İbni Abbâs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet

bekleyerek geceleyen göz. "

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 12

 

 

 

1309. Zeyd İbni Hâlid radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını
karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin arkada bıraktığı
ailesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan da bizzat cihad yapmış gibi sevap kazanır.

"

 

Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135–136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 20; Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 6; Nesâî, Cihâd 44

 

 

 

1310. Ebû Ümâme radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Sadakaların en faziletlisi Allah yolunda kurulan bir çadırın gölgesi, Allah yolundaki bir

mücâhide verilen hizmetçi ve Allah yolunda bağışlanmış bir erkek devedir. "

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 5

 

 

 

1311. Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Eslem kabilesinden bir delikanlı:
–Yâ Resûlallah! Ben cihada katılmak istiyorum, fakat savaşabilmem için gereken malzemeyi temin
edecek durumda değilim, dedi. Peygamber Efendimiz:
–"Filân adama git. O, cihada katılmak üzere hazırlanmıştı; fakat hastalandı" buyurdu. Delikanlı
Hz. Peygamber'in dediği kişiye gidip:
–Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana selâm ediyor ve savaşa gitmek için hazırladığın
malzemeleri bana vermeni söylüyor, dedi. Bunun üzerine adam hanımına seslenerek:
–Hanım! Savaş için hazırladığım şeyleri bu delikanlıya ver; onlardan hiçbir şey alıkoyma. Allah hakkı

için onlardan hiçbir şey bırakma ki, berekete nail olasın, dedi.

 

Müslim, İmâre 134

 

 

 

1312. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem Benî Lihyân üzerine asker gönderdi ve:

“İki erkekten biri cihada gitsin; elde edilecek sevap ikisi arasında ortaktır" buyurdu.

 

Müslim, İmâre 137

 

 

 

1313. Berâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Tepeden tırnağa silâhlı bir adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve:
–Yâ Resûlallah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa müslüman mı olayım? dedi. Resûl–i
Ekrem:
–"Önce müslüman ol, sonra savaş" buyurdu. Bunun üzerine adam müslüman oldu, sonra savaştı ve
neticede şehit oldu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

–"Az çalıştı, çok kazandı" buyurdu.

 

Buhârî, Cihâd 13; Müslim, İmâre 144

 

 

 

1314. Enes radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöylebuyurdu:
"Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi
arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on
defa şehit olmayı ister. "

Bir rivayette: "Şehitliğin faziletini gördüğü için" denilir.

 

Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 13, 25

 

 

 

1315. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Şehidin kul borcu dışındaki bütün günahlarını Allah bağışlar. "

 

Müslim, İmâre 119

 

 

 

1316. Ebû Katâde radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem ashâb arasında ayağa kalktı ve "Allah yolunda cihad ve Allah'a iman etmek amellerin en
faziletlisidir" diye hatırlattı. Bunun üzerine bir adam ayağa kalkıp:
–Yâ Resûlallah! Şayet Allah yolunda öldürülürsem, bu benim günahlarıma kefâret olur mu? diye
sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
–"Evet, şayet sen sabrederek, ecrini de sadece Allah'tan bekleyerek, cepheden kaçmaksızın
düşmana karşı koyup Allah yolunda öldürülürsen, günahlarına kefâret olur" buyurdu. Sonra
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
–"Nasıl demiştin?" diye sordu. Adam:
–Şayet ben Allah yolunda öldürülürsem günahlarıma kefâret olur mu? diye sözünü tekrarladı.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
–"Evet, şayet sen sabrederek, ecrini sadece Allah'tan bekleyerek, cepheden kaçmaksızın
düşmana karşı koyup Allah yolunda öldürülürsen, günahlarına kefâret olur. Ancak borçların

bunun dışındadır. Bunu bana Cibrîl söyledi" buyurdu.

 

Müslim, İmâre 117. Ayrıca bk. Tirmizî, Cihâd 32

 

 

 

 

1317. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam:
–Yâ Resûlallah! Eğer Allah yolunda öldürülürsem ben nerede olacağım, dedi. Resûl–i Ekrem:
–"Cennette" diye cevap verdi. Bunun üzerine adam elinde bulunan hurmaları attı, sonra düşmanla

savaştı ve neticede şehit düştü.

 

Müslim, İmâre 143 . Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî 17; Nesâî, Cihâd 31

 

 

 

1318. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabı yola çıktı ve müşriklerden önce Bedir'e vardılar.
Müşrikler de geldiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Sizden hiçbiriniz, ben başında olmadıkça herhangi bir şey yapmasın". Sonra müşrikler yaklaştı;
bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Genişliği göklerle yer arası kadar olan cennete girmek üzere ayağa kalkınız!" buyurdu. Enes der
ki:
Ensardan Umeyr İbn Hümâm radıyallahu anh:
–Yâ Resûlallah! Genişliği göklerle yer arası kadar olan cennet mi? diye sordu. Peygamberimiz:
–"Evet" buyurdu. Umeyr:
–Ne iyi, ne âlâ! dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
–"Niye öyle söyledin?" diye sordu. Umeyr:
–Allah'a yemin ederim ki, yâ Resûlallah, cennet ehlinden olmayı istediğim için öyle söyledim, başka
maksadım yok, dedi. Resûl–i Ekrem:
–"Şüphesiz sen cennetliksin" buyurdu. Umeyr, bu söz üzerine torbasından bir kaç hurma çıkartıp
onları yemeye başladı. Sonra:
–Eğer şu hurmalarımı yiyinceye kadar yaşarsam, bu gerçekten uzun bir hayattır, diyerek elindeki

hurmaları attı, sonra şehit oluncaya kadar müşriklerle savaştı.

 

Müslim, İmâre 145. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, III, 137

 

 

 

 

1319. Yine Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Birtakım kimseler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek, bize Kur'an'ı ve Sünnet'i öğretecek
insanlar gönderseniz, dediler. Resûl–i Ekrem, içlerinde dayım Harâm'ın da bulunduğu, ensârdan
kendilerine kurrâ denilen yetmiş kişiyi onlara gönderdi. Bunlar Kur'an okuyor, geceleri onu aralarında
müzakere edip öğreniyorlardı. Gündüzleri ise su getirip mescide koyuyorlar, odun toplayıp onu
satıyor, bedeliyle de Suffe ehline ve fakirlere yiyecek satın alıyorlardı. İşte Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem onlara bu kişileri göndermişti. Fakat gidecekleri yere varmadan önlerine çıktılar ve onları
öldürdüler. Onlar (öldürülmeden önce):
–Allahım! Bizim haberimizi Peygamberimiz'e ulaştır. Bizler sana kavuştuk ve senden razı olduk; sen
de bizden razı oldun, dediler.
Bir adam, yaklaşıp Enes'in dayısı Harâm'a mızrağını sapladı, hatta vücudunun bir tarafından öbür
tarafına geçirdi. Bunun üzerine Harâm:
–Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki, cenneti kazandım gitti, dedi. Bu olay üzerine Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem:
"Şüphesiz ki din kardeşleriniz öldürüldüler. Onlar hem de şöyle dediler: Allahım! Bizim
haberimizi Peygamberimiz'e ulaştır. Bizler sana kavuştuk ve senden razı olduk; sen de bizden

razı oldun" buyurdu.

 

Buhârî, Cihâd 9, Meğâzî 28; Müslim, İmâre 147

 

 

 

 

1320. Yine Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Amcam Enes İbni Nadr radıyallahu anh Bedir Savaşı'na katılmamıştı. Bu ona çok ağır geldi. Bu
sebeple:
–Yâ Resûlallah! Müşriklerle yaptığın ilk savaşta bulunamadım. Eğer Allah Taâlâ müşriklerle
yapılacak bir savaşta beni bulundurursa, neler yapacağımı muhakkak Allah görür, dedi.
Uhud Savaşı'nda müslüman safları dağılınca, Enes İbni Nadr –arkadaşlarını kastederek–Rabbim,
bunların yaptıklarından dolayı özür beyan ederim, dedi. –Müşrikleri kestederek de–, bunların
yaptıklarından da uzak olduğumu arzederim, deyip ilerledi. Derken Sa'd İbni Muâz ile karşılaştı ve:
–Ey Sa'd İbni Muâz! İşte cennet. Nadr'ın Rabbine yemin ederim ki, Uhud'un yakınlarından ben onun
kokusunu alıyorum, dedi. Sa'd (bu olayı anlatırken):
–Ben onun yaptığını yapmaya güç yetiremedim, yâ Resûlallah! dedi. Hadisin ravisi Enes, amcasıyla
ilgili olayı şöyle anlatır:
Amcamı şehit edilmiş olarak bulduk. Vücudunda seksenden fazla kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok izi
vardı. Müşrikler ona müsle yapmış, uzuvlarını kesmişlerdi. Bu sebeple onu hiç kimse tanıyamadı.
Sadece kız kardeşi parmak uçlarından tanıyabildi.
Enes, biz şu âyetin amcam ve onun gibiler hakkında inmiş olduğu görüşündeyiz, dedi:
"Mü'minler içinde öyle yiğit erkekler vardır ki, Allah'a verdikleri sözlerinde durdular.
Onlardan kimi ahdini yerine getirdi (çarpışıp şehit düştü), kimi de sırasını bekliyor. Bunlar

sözlerini asla değiştirmemişlerdir" [Ahzâb sûresi (33), 23].

 

Buhârî, Cihâd 12; Müslim, İmâre 148. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîr 34

 

 

 

 

1321. Semüre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
"Bu gece rüyamda iki adam gördüm. Yanıma gelip beni bir ağaca çıkardılar, sonra da bir eve
götürdüler. O ev, şimdiye kadar benzerini görmediğim güzellik ve değerde idi. Sonra o iki kişi
bana:

Bu eşsiz ev, şehitler sarayıdır, dedi. "

 

Buhârî, Cihâd 4, Cenâiz 93

 

 

 

1322. Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Ümmü Hârise İbni Sürâka diye
bilinen Ümmü Rübeyyi' Binti Berâ, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve:
–Yâ Resûlallah! Bana Hârise'den haber verir misiniz? –Hârise Bedir Savaşı'nda şehit düşmüştü–. Eğer
cennette ise sabredeceğim; böyle değilse ona ağlamaya çalışacağım, dedi. Peygamber Efendimiz:
–"Ey Ümmü Hârise! Şüphesiz cennetin içinde cennetler vardır; senin oğlun bunların en yücesi

olan Firdevs cennetindedir" buyurdu.

 

Buhârî, Cihâd 14. Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî 9, Rikâk 51; Tirmizî, Tefsîru sûre(23)

 

 

 

 

1323. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Babamın müsle yapılmış cesedi getirilip Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in önüne konuldu. Yüzünü
açmak üzere gittim, fakat oradaki topluluk bana engel oldu. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem:

"Melekler ara vermeksizin onu kanatlarıyla gölgelendiriyorlar" buyurdu.

 

Buhârî, Cenâiz 3, 35, Cihâd 20, Meğâzî 26; Müslim, Fezâilü's–sahâbe 129–130. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 12, 13

 

 

 

 

1324. Sehl İbni Huneyf radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah Taâlâ'dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona

şehitlik mertebesine ulaştırır. "

 

Müslim, İmâre 157. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 36; İbni Mâce, Cihâd 15

 

 


1325.
Enes radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:

"Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehit olmasa bile sevabına nâil olur. "

 

Müslim, İmâre 156

 

 

 

1326. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz karıncanın ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden

ancak o kadar acı duyar. "

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 35; İbni Mâce, Cihâd 16

 

 

 

1327. Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ' dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem düşmanla karşılaştığı günlerden birinde güneş batıya meyledinceye kadar
bekledi. Sonra ashâbın arasında ayağa kalktı ve:
"Ey müslümanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz; Allah'tan afiyet dileyiniz. Fakat
düşmanla karşılaşınca da sabrediniz. Biliniz ki cennet kılıçların gölgesi altındadır" buyurdu.
Resûl–i Ekrem sonra sözüne devamla şöyle dua etti:
"Ey Kur'an'ı indiren, bulutları gökyüzünde gezdiren ve düşman saflarını darmadağın eden

Allah'ım! Şu düşmanları perişan et ve bizi onlara karşı muzaffer kıl. "

 

Buhârî, Cihâd 112; Müslim, Cihâd 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 89

 

 

 

1328. Sehl İbni Sa'd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İki dua reddolunmaz veya pek nadir reddolunur: Bunlar ezan okunurken yapılan dua ile savaş

anında düşmanla boğaz boğaza gelindiği sırada yapılan duadır. "

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 39

 

 

 

1329. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gazâya çıktığı zaman şöyle dua ederdi:
"Allahümme ente adudî ve nasîrî, bike ehûlü ve bike esûlü ve bike ukâtilü: Allah'ım! Benim
dayanağım ve yardımcım sadece sensin. Senin sayende hareket ediyorum; senin yardımın sayesinde

düşmana hücum ediyorum; senin verdiğin güç ve kuvvet sayesinde düşmanla savaşıyorum. "

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 90; Tirmizî, Da'avât 121

 

 

 

1330. Ebû Mûsâ radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem bir topluluktan endişe duyduğu zaman şöyle dua ederdi:
"Allahümme innâ nec‘alüke fî nühûrihim ve ne‘ûzü bike min şürûrihim: Allahım! Senin

korumanı onlara karşı siper ediniyoruz. Onların şerlerinden sana sığınıyoruz. "

 

Ebû Dâvûd, Vitir 30

 

 

 

1331. İbni Ömer radıyallahu anhümâ' dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kıyamet gününe kadar atların alınlarına hayır düğümlenmiştir. "

 

Buhârî, Cihâd 43, Menâkıb 28; Müslim, İmâre 96–99, Zekât 25. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 41; İbni Mâce, Cihâd 14, Ticârât 29

 

 

 

1332. Urve el–Bârikî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:

"Kıyamet gününe kadar atların alınlarına hayır, yani ecir ve ganimet düğümlenmiştir. "

 

(1331 numaralı hadisin kaynaklarına bkz.)

 

 

 

 

1333. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim Allah'a gerçekten inanarak ve va'dine gönülden bağlanarak O'nun yolunda cihad etmek
için at beslerse, o atın yediği, içtiği, gübresi ve bevli kıyamet gününde o kimsenin sevapları

arasında olacaktır. "

 

Buhârî, Cihâd 45. Ayrıca bk. Nesâî, Hayl 11

 

 

 

1334. Ebû Mes'ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e yularlanmış bir deve getirdi ve:
– Bunu Allah yolunda bağışladım, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Bunun karşılığı olarak sana kıyamet gününde hepsi yularlanmış yedi yüz deve verilecektir"

buyurdu.

 

Müslim, İmâre 132. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 46

 

 

 

1335. Kendisine Ebû Suâd, Ebû Esed, Ebû Âmir, Ebû Amr, Ebü'l–Esved veya Ebû Abs de
denilen, Ebû Hammâd Ukbe İbni Âmir el–Cühenî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem' i minberde:
"Düşmanlarınız için elinizden geldiği, gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayınız. Dikkat

ediniz! Kuvvet atmaktır; kuvvet atmaktır; kuvvet atmaktır" buyururken işittim.

 

Müslim, İmâre 167. Ebû Dâvûd, Cihâd 23; Tirmizî, Tefsîru sûre(8) 5; İbni Mâce, Cihâd 19

 

 

 

1336. Yine Ukbe İbni Âmir radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Yakında size bir çok yerlerin fethi nasip olacaktır. Allah size yeter. Sizden biriniz oklarıyla

tâlim yapmaktan bıkıp usanmasın. "

 

Müslim, İmâre 168. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 157

 

 

 

1337. Yine Ukbe İbni Âmir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kim atıcılık öğrenir de sonra onu terkederse bizden değildir (veya muhakkak isyan etmiştir). "

 

Müslim, İmâre 169. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 23; Nesâî, Hayl 8; İbni Mâce, Cihâd 19

 

 

 

1338. Yine Ebû Hammâd Ukbe İbni Âmir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah Teâlâ bir ok sebebiyle üç kimseyi cennete koyar: Hayır ve sevap umarak o oku yapan
sanatkârı, bu oku Allah yolunda atanı, oku atana yardımcı olanı. Atıcılık ve binicilik öğreniniz.
Atıcılık öğrenmeniz binicilik öğrenmenizden bana göre daha sevimlidir. Kim kendisine atıcılık
öğretildikten sonra ondan yüz çevirirse, Allah'ın kendisine ihsan ettiği nimete karşı şükrünü

terketmiş veya küfrân–ı nimet etmiş olur. "

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 11; Nesâî, Hayl 8

 

 

 

1339. Seleme İbni Ekva‘ radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem atış müsabakası yapan bir topluluğa uğradı ve:

"Ey İsmâiloğulları! Atınız; çünkü babanız İsmâil de atıcı idi" buyurdu.

 

Buhârî, Cihâd 78, Enbiyâ 12, Menâkıb 4. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cihâd 19

 

 

 

1340. Amr İbni Abese radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kim Allah yolunda bir ok atarsa, onun bu hareketi bir köleyi âzat etme sevabına denktir. "

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 11; Ebû Dâvûd, Itk 14. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 26; İbni Mâce, Cihâd 19

 

 

 

1341. Ebû Yahyâ Hureym İbni Fâtik radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Allah yolunda malını harcayana, harcadığının yedi yüz misli ecir verilir. "

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 4. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 45

 

 

 

1342. Ebû Saîd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
"Bir kul Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, bu oruç sebebiyle Cenâb–ı Hak onun yüzünü

yetmiş senelik mesâfeden cehennem ateşinden uzaklaştırır. "

 

Buhârî, Cihâd 36; Müslim, Sıyâm 167–168. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 3; Nesâî, Sıyâm 44; İbni Mâce, Sıyâm

34

 

 

 

1343. Ebû Ümâme radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
"Bir kimse Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Cenâb–ı Hak onunla cehennem arasında yerle

gök genişliğinde bir hendek açar. "

 

Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 3

 

 

 

1344. Ebû Hüreyre radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim gazâ etmeden ve gönlünde gazâ etme arzusu taşımadan vefat ederse, bir tür nifak üzere

ölür. "

 

Müslim, İmâre 158. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 18; Nesâî, Cihâd 2

 

 

 

 

1345. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile bir gazvede beraberdik. Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Medine'de birtakım insanlar var ki, siz bir yolda yürür veya bir vadiyi geçerken

sanki sizinle beraberdirler. Onları hastalık alıkoymuştur. "

 

Müslim, İmâre 159. Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî 81; Ebû Dâvûd, Cihâd 19; İbni Mâce, Cihâd 6

 

Bir rivayette şöyledir: "Onları geçerli mazeretleri alıkoymuştur. "

 

Buhârî, Cihâd 35

 

Bir başka rivayette ise şöyledir: "Onlar sevapta size ortak olurlar. "

 

Müslim, İmâre 159. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cihâd 6

 

 

 

 

1346. Ebû Mûsâ radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem' in yanına bir bedevî geldi ve:
–Yâ Resûlallah! Bir adam ganimet için savaşıyor; bir başkası kendinden bahsedilsin diye savaşıyor;
bir diğeri de kahramanlıktaki yerini göstermek için savaşıyor.
Bir rivayete göre: Kahramanlık taslamak için ve ırkının üstünlüğünü göstermek için savaşıyor.
Bir başka rivayete göre: Gazabından dolayı savaşıyor! Şimdi kim Allah yolundadır? diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

–"Kim Allah'ın dini daha yüce olsun diye savaşırsa, sadece o Allah yolundadır" buyurdu.

 

Buhârî, Cihâd 15; Müslim, İmâre 149–151. Ayrıca bk. Buhârî, İlm 45, Humus 10, Tevhîd 28; Ebû Dâvûd, Cihâd 24; Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd

16; Nesâî, Cihâd 21; İbni Mâce, Cihâd 13

 

 

 

 

1347. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Cihada çıkan bir birlik veya seriyye savaşır, ganimet alır ve ölümden kurtulursa, ecirlerinin
üçde ikisini önceden peşinen almış olurlar. Bir birlik veya seriyye cihada çıkar, ganimet elde

edemez, şehit olur veya yaralı dönerlerse onların ecirleri ahirette tam olarak verilir. "

 

Müslim, İmâre 154. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 12; Nesâî, Cihâd 15; İbni Mâce, Cihâd 13

 

 

 

1348. Ebû Ümâme radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, sahâbeden bir adam:
–Yâ Resûlallah! Seyahata çıkmam için bana izin ver, dedi. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem:

–"Şüphesiz ki ümmetimin seyahati Azîz ve Celîl olan Allah yolunda cihada çıkmaktır" buyurdu.

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 6

 

 

 

1349. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Gazve dönüşü de sevap açısından gazveye gidiş gibidir. "

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 7. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 174

 

 

 

 

1350. Sâib İbni Yezîd radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Tebük Gazvesi' nden dönünce, sahâbe–i kirâm kendisini karşılamaya

çıkmıştı. Ben de Resûl–i Ekrem'i çocuklarla birlikte Seniyyetü'l–vedâ'da karşılamıştım.

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 176. Ayrıca bk. Tirmizî, Cihâd 38

 

Buhârî'nin rivayeti şöyledir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem' i karşılamak üzere çocuklarla birlikte Seniyyetü'l–vedâ'ya

gittik.

 

Buhârî, Cihâd 196

 

 

 

1351. Ebû Ümâme radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
"Kim gazâya çıkmaz veya gazâya çıkan bir mücâhidi techiz etmez ya da cihada çıkan gazinin
aile fertlerine hayırla muamele etmezse, Allah Teâlâ o kimseyi kıyamet gününden önce büyük

bir belâya uğratır. "

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 17. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cihâd 5

 

 

 

1352. Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:

"Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad ediniz. "

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 18. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 2, 48

 

Ebû Hakîm de denilen Ebû Amr Nu'mân İbni Mukarrin radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile bir arada bulundum. Gündüzün evvelinde harbe başlamadığı
zaman, savaşı güneşin öğleden sonra batı tarafa yöneldiği, rüzgârların esip ilâhî yardımın ineceği

vakte kadar ertelerdi.

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 111; Tirmizî, Siyer 46. Ayrıca bk. Buhârî, Cizye 1

 

 

 

 

1353. Ebû Hakîm de denilen Ebû Amr Nu'mân İbni Mukarrin radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile bir arada bulundum. Gündüzün evvelinde harbe başlamadığı
zaman, savaşı güneşin öğleden sonra batı tarafa yöneldiği, rüzgârların esip ilâhî yardımın ineceği

vakte kadar ertelerdi.

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 111; Tirmizî, Siyer 46. Ayrıca bk. Buhârî, Cizye 1

 

 

 

1354. Ebû Hüreyre radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz. Karşılaştığınız zaman da sabır ve sebat gösteriniz.

"

 

Buhârî, Cihâd 112; Müslim, Cihâd 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 89

 

 

 

 

1355. Ebû Hüreyre ve Câbir radıyallahu anhümâ' dan rivayet edildiğine göre, Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Harp hileden ibarettir. "

 

Buhârî, Cihâd 157, Menâkıb 25, İstitâbe 6; Müslim, Cihâd 17, 18. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 92, Sünnet 28; Tirmizî, Cihâd 5; İbni Mâce,

Cihâd 28