Allahü teâlâdan korkup, yasaklarından sakınanlar...
04/10/2025 Cumartesi Köşe yazarı V.T
“O kimseler ki, namazı dosdoğru kılarlar, verdiğimiz rızıklardan infâk ederler.”
Ahmed Cessâs hazretleri hadîs, tefsîr ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. 305
(m. 917) târihinde İran’da Rey şehrinde doğdu. İlim tahsili için Hâkim Nişâbûrî
ile, Ehvâz ve Nişâbûr ve daha başka yerleri gezip, Bağdâd’a yerleşti. 370 (m.
980) senesinde orada vefât etti. Cessâs, fıkıh ilminde de zamanının bir tanesi
olup, Hanefî mezhebi âlimlerinin reîsi idi. Zamanındaki insanların, hangi fetvâ
ile amel etmeleri husûsunda, son karar Cessâs hazretlerinden geçerdi.
Cessâs’ın Ahkam-ül-Kur’an adlı eserinden ba’zı bölümler:
“O kimseler ki (takvâ sahipleri), namazı dosdoğru kılarlar, verdiğimiz
rızıklardan infâk ederler (harcarlar, yedirirler)” Bekâra, 3. âyet-i kerîmesi,
namazı ve zekâtı emretmektedir. Allahü teâlâ, bu âyet-i kerîmede; kendisine,
öldükten sonra dirilmeye, kıyâmet günü bütün mahlûkatın mahşer yerinde
toplanacağına, sonra herkesin Cennete veya Cehenneme gideceğine ve diğer îman
edilmesi lâzım gelen şeylere îmân etmelerini; takvânın şartlarından saydığı
gibi, namazı dosdoğru kılmayı ve zekâtı vermeyi de takvânın şartlarından,
dolayısıyla müttekîlerin (Allahü teâlâdan korkup, yasaklarından
sakınanların) vasıflarından saymıştır. Âyet-i kerîmedeki “Namazı ikâme
ederken dosdoğru kılarlar” kavl-i şerîfinde, birkaç manâ vardır. Bunlardan
birisi şöyledir:
Namazı ikâme etmek demek, namazın hakkını vererek, tam ve mükemmel bir
şekilde, ta’dil-i erkana riâyet ederek kılmaktır. [Ta’dil-i erkana çok
dikkat etmelidir. Yani, rükûda ve secdelerde, kavmede (rükûdan kalktıktan sonra
ayakta durmak) ve celsede (iki secde arasında oturunca) tumaninet bulduktan
yani her âzâ hareketsiz kaldıktan sonra biraz durmalıdır ki, Hanefîlerin
çoğu buna vâcib demiştir. İmâm-ı Ebû Yûsuf ve İmâm-ı Şafiî ise, farz demiştir.
Ba’zı Hanefî âlimleri de, sünnet demiştir. Müslümanların çoğu bunu yapmıyor.
Böyle bir ameli meydana çıkarana, Allah yolunda harp edip, canını veren yüz
şehîd sevâbından daha çok sevâb verilir. Ahkam-ı şer’iyyenin (Allahü teâlâ
ve Resûlünün 'aleyhisselâm' emirleri) hepsi de böyledir. Yani helâl,
haram, mekrûh, farz, vâcib ve sünnetlerden birini öğretip, gereğini yaptıran da
böyle sevâb kazanır.)]
Yine “Namazı ikâme etmek namazı dosdoğru kılmak” kavl-i şerîfi; “vakitleri geldikçe, müttekîler beş vakit namazlarını kılarlar” manasına da gelmektedir...
