Nasihat eden, ilim ve ihlâs sahibi olmalıdır
14/05/2025 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
Bir kimsenin kusurunu, emr-i maruf için de olsa,
herkesin önünde söylemek, uygun değildir. Aksine, kusurlarını gizlemek gerekir.
Nasihat eden kimselerde, üç şeyin
bulunması lâzımdır: İlim, akıl ve ihlâs...
1- İlim sahibi olmalıdır... Anlatacağı iyiliğin iyi, kötülüğün kötü olduğuna
dair muteber kitaplardan delili bulunmalıdır! Sabretmesini bilmelidir! İlmi
noksan olan, tebliğ edeceğini kendisi bilmeyen ve kendi tatbik etmeyen,
başkalarına doğruyu nasıl öğretebilir? Tecrübesi de yoksa, birçok yanlışlıklar
yapar. Fayda yerine zarar verir... Bir de bir kimsenin kusurunu, emr-i
maruf için de olsa, herkesin önünde söylemek, uygun değildir. Aksine,
kusurlarını gizlemek gerekir.
2- Akıl sahibi olmalıdır... Bir kimsenin aklı az ise, nakli anlamakta âciz
ise, ilmi de noksan olur. Ahmak, hizmet ediyorum diye uygunsuz işler yapar.
İlm-i siyaseti bilmeyen, yumuşak söylemeyen, insanları idare etme sanatından
uzak olan kimse de, fitneye sebep olur. Herkese rıfk ile konuşmalıdır. Akıllı
kimse, rıfk ile konuşur. Rıfk yumuşaklık demektir. Katılığın tersidir. Sert ve
kaba konuşan, fitneye sebep olur. Hilm ile tatlılıkla söylemeli, şefkatle
muamele etmelidir.
***
Menkıbe: Bir vâiz, zâlim sultan karşısında doğruyu
söylemek en büyük cihad diye, Halife Me’mun’a, sert sözlerle nasihat vermeye
başladı. Halife, (Ey vâiz, Allahü teâlâ, senden iyisini, benden kötüsüne
gönderdiği hâlde, o, yumuşak konuştu) dedi. Vâiz, (Benden iyi ve senden kötü
olan kimdir?) dedi. Halife, (Benden kötü olan Firavun’dur, senden iyi olan da
Musa aleyhisselamdır) dedi. Allahü teâlâ da, Hazret-i Musa’ya, Firavun’la
konuşurken yumuşak konuşmasını emretmiştir. (Tâhâ 44) Ahirette
Firavun, (Bana sert hareket edildiği için, kabul edemedim) diyemeyecektir.
Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Rabbinin yoluna hikmet ile, güzel öğütlerle
çağır! Onlarla en güzel şekilde tartış!) [Nahl 125]
3- İhlaslı olmalıdır... İhlas yoksa, yaptığı işleri sırf Allah rızası
için yapmıyorsa, dünya menfaatleri için yapıyorsa, o işin hayrı olmaz.
Bazılarının söylediği gibi, “Birinin hatasını görüp de söylemeyen kâfir olur”
sözü yanlıştır.
İlim sahibi birine, biri lüzumlu
dinî bir sual sorsa, o da bunu bildiği hâlde, hiçbir mazeret yokken
gizlerse, işte o zaman günah işlemiş olur. Dinde, (Hatasını gördüğümüz herkese,
doğrusunu bildirmek gerekir) diye bir şey yoktur.
Emri ma’ruf,
farz-ı ayn değil, farzı kifâyedir. Bu vazifeyi yapanlar var ise, diğerleri
sorumluluktan kurtulur. Yani mekruh veya haram işleyen herkese bu yanlış
demeniz uygun olmaz. Yapabilirsek, böyle kimselere bir tane İslam Ahlakı kitabı
hediye etmek iyi olur.
