Gönül coğrafyamız Balkanlar -3-
21/07/2025 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Balkanlar deyince,
hemen hâtıra, Rumeli Eyâleti, Rumeli Beylerbeyliği ve Evlâd-ı
Fâtihân gibi terimler gelmektedir.
Geçen haftaki makâlemizde, bir nebze Rumeli’den
bahsettik; bugün de kısaca o konuya devâm edelim.
Avrupa’daki Osmânlı toprakları genişledikçe, Rumeli
Beylerbeyliğinin devlet içindeki nüfûzu da arttı. Bu eyâlet, Sultân
İkinci Bâyezîd Hân devrinde, devletin en mühim idârî birimi olurken, Rumeli
Beylerbeyine de akrânı arasında en üst rütbe verildi. “Vezîr” pâyesiyle,
“Paşalık” ünvânı ve “dîvân toplantılarına katılma hakkı” tanındı. Bâzı Rumeli
Beylerbeyleri, aynı zamanda, “Vezir-i a’zamlık = Veziriazamlık” da yaptılar.
Onaltıncı asır ortalarına kadar, bölgedeki fethedilen
bütün yerler, stratejik ehemmiyetlerine göre “Sancak” hâline
getirilerek, Rumeli Beylerbeyliğine bağlandı. Kânûnî Sultân Süleymân
Hân devrinin sonlarında, Macaristân’da yeni eyâletler teşkîl edildi.
Fetihten sonra, Aksaray tarafındaki Yörükler, topluca
Rumeli’nin boş arâzîsine yerleştirildi. Fethedilen
yerlerde kimse aç ve açıkta bırakılmadı. Her taraf, kısa zamanda îmâr
edildi.
Rumeli için, elde edilen vergi gelirinin iki-üç misli
kadar harcama yapılarak, oralar, âdetâ yeniden inşâ edildi. Câmisi, medresesi,
mektebi, imâreti, çeşmesi, hamâmı, köprüsü, kışlası, insanların ihtiyâcı olan
her şeyiyle Rumeli şenlendi. Temizlik ve güzellik, adâlet ve güzel ahlâk her
tarafta yayıldı.
***
Evlâd-ı Fâtihân, Rumeli’nin fethinden sonra, oralarda
yerleştirilmek üzere Anadolu’nun Müslümân-Türk halkından âileleri ile birlikte
gönderilenlere verilen addır.
Rumeli’nin iskânı ve Türkleştirilip, İslâm dîninin
yayılması maksadıyla Yörük ve Tatar Türklerinin bu bölgeye ilk defâ ayak
basmaları, Sultân Yıldırım Bâyezîd Hân zamânında olmuştur.
“Evlâd-ı Fâtihân”ın yerleşmiş bulundukları bölge,
“Yörük Vilâyeti” adı ile anılmıştır. Bu bölgeye tâyin edilen Vezîr veya
Beylerbeyiler, “Yörük Hâkimi” olarak tanınmışlardır.
***
Şimdi de, çok kısa bir şekilde, Balkanlarda
konuşulan DİLLERden, daha sonra da insanların mensup oldukları DÎNLERden
bahsedelim.
Prof. Dr. Kemal Karpat’ın
da, belirttiği gibi, Balkan dilleri beş ayrı gruba ayrılmaktadır [Geniş
bilgi için bkz. DİA-İslâm Ansiklopedisi, “Balkanlar” maddesi]: Slav
dilleri, Makedonca ve Bulgarca, Rumca ve Arnavutçadır.
Beşinci dil grubunu ise, Türkçe konuşanlar meydâna
getirmektedir ki bunların sayıları 9 milyona yaklaşmaktadır. Bu nüfûsun 6
milyonu, Türkiye’nin Avrupa kesimindeki topraklarında (Trakya), 1,5 milyon
kadarı Bulgaristan’da, kalanı ise Yunanistan (Batı Trakya), Makedonya (Üsküp,
Priştine bölgesi) ve Romanya’da (Dobruca) yaşamaktadırlar.
Balkanlar, DÎN yönünden de
çok karışık bir manzara arzeder. En kalabalık dîn grubunu,
HIRİSTİYÂN ORTODOKSLAR meydâna getirir. Yunanlılar, Sırplar,
Bulgarlar, Rumenler, Makedonyalılar ve Karadağlılar Ortodoks kilisesine bağlı
olup sayıları 55 milyon civarındadır. Osmânlı idâresi zamanında bütün
Ortodokslar, İstanbul Rum Patrikhânesi’ne bağlanmışlardır… [Yarın devâm
edelim inşâallah.]
