Öfke, tutuşturulmuş bir ateş gibidir!..
23/08/2025 Cumartesi Köşe yazarı V.T
"Her kim ki öfkesine hâkim olursa, onu söndürür ve her kim onu
salıverirse, ilk yanan kendisi olur.”
Seyyid Dâvûd Hüseynî hazretleri evliyânın
büyüklerindendir. 701 (m. 1301) senesinde Kudüs civarında vefât etti. Seyyid
Dâvûd, Beyt-i Makdis civarında bir köyde yaşadı. Oradakilerin çoğu Hıristiyan
olup, bağ ve bahçelerinden elde ettikleri üzümleri şarap yapıp, oradaki
Müslümanlardan fâsık (günahkâr) olanlara da satmaya başlayınca, Seyyid Dâvûd
buna çok üzüldü. Allahü teâlâya duâ edip, yalvardı. Hıristiyanların ellerindeki
şarapların sirke hâline döndüğü görüldü. Hıristiyanlar bu durum karşısında
Seyyid Davud’a “Sihirbaz” deyip, oradan başka yerlere gittiler. Seyyid Dâvûd,
oranın vâlisine müracaat edip, bir dergâh yapmak istediğini bildirdi. Daha
sonra vâli tarafından onun için bir dergâh inşâ edildi. Çok kimseler orada ilim
ve ahlâk öğrendiler. Seyyid Dâvûd bu dergâhta vefât etti. Hayatta iken
yaptırdığı, üzeri kubbe ile örtülü türbesine defnedildi.
Seyyid Dâvûd hazretleri buyurdu ki:
“Allahü teâlâdan başkasından bir şey isteyen! İyi
bilsin ki, o yardımcı âciz ve güçsüz bir kişiden başkası değildir.”
“İnsanlarla sulh içinde olup, onlara zarar vermeyen,
onların her türlü zarar ve sıkıntılarından korunmuş olur. Neşe ve huzûr içinde
yaşar.”
“Ey şu anda sevinç içerisinde olan zâlim kişi! Sen
gaflet uykusunda bulunmaktasın. Bir gün gelir zulmünün cezası verilir. Sevinç
ve neşeni devamlı kalır sanma! Şimdi sana neşe ve sürûr veren bir zamandır.
Sana ceza, üzüntü ve sıkıntı veren zaman gelecektir.”
“Ey İnsanoğlu! Körpe ve taze olan şu gençliğinle
gurûrlanma. Her şeye gücünün yetmesi, seni aldatmasın. Senden önce, nice
gençler saçı ağarmadan bu dünyâdan ayrılıp gittiler. Genç ve taze bir fidanken
göçtüler. Farzet ki, gençlik, sahibine birtakım özür olacak şeyler gösterir.
İhtiyârın özrü yoktur. Onun ileri sürdüğü şeyler, şeytanın eğlencesi olacak
şeylerden başka değildir.”
“Mümin, dâima günahlardan kaçınır, belâdan korkar ve
Rabbinin rahmetini talep eder.”
“Akıl ve ilim, biribirinden ayrılmayan ve
zıt olmayan iki kardeş gibidir.”
“Îmân ve hayâ, diğerinden kopmayan bir bütündür.”
“Îmân bir ağaç gibi olup, kökü yakîn, dalı takvâ, nûru
hayâ, meyvesi cömertliktir.”
“Öfke, tutuşturulmuş bir ateş
gibidir. Her kim ki öfkesine hâkim olursa, onu söndürür ve her kim onu
salıverirse, ilk yanan kendisi olur.”
