Namazda, kalbi hazır etmenin ilâcı

27/01/2019 Pazar Köşe yazarı V.T

“Allahü teâlâ, bedeni ile beraber kalbi hazır olmayan kimsenin namazına bakmaz.”
 
Ebü’l-Fedâil Şehrezûrî hazretleri fıkıh ve hadîs âlimlerinin büyüklerindendir. 461 (m. 1068)’de Kuzey Irak’ta Şehrizûr’da doğdu. 572 (m. 1176)’da Şam’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Muhakkak müminler felah buldular (yani, Cennette ebedî kalmakla saadete kavuştular.) Onlar namazlarında Allahü teâlâdan korkarlar (O’na tezellül ve tevâzu gösterirler. Öyle ki, sağlarında ve sollarında olan kimseleri bilmezler)” [Mü’minûn-1, 2] buyuruyor. Allahü teâlâ bu âyet-i kerîmede, müminleri imânlarından sonra, huşû’ ile kıldıkları namazları sebebi ile medh buyurdu. Sonra kurtulanların vasıflarını saydıktan sonra meâlen; “Onlar ki, namazlarını gereği üzere devamlı kılarlar” (Mü’minûn-9) buyurdu. Sonra bu sıfatların semeresi hakkında da meâlen; “İşte bu vasıfları toplayanlar, vâris olanlardır ki, onlar, Firdevs Cennetine vâris olacaklardır” (Mü’minûn-10, 11) buyurup, âyet-i kerîmenin evvelinde, onları felaha, sonunda ise Firdevs Cennetine vâris olmakla vasfetti.
Âyet-i kerîmedeki medhe kavuşabilmek için, namazı, Resûl-i ekremin (sallallahü aleyhi ve sellem) işâret buyurdukları gibi kılmak lâzımdır. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerîfte “Namaz kıldığın zaman (nefsine, hevâsına ve ömrüne) veda eden (ve mevlâsına teveccüh eden) gibi namaz kıl” buyurmuştur. Yine Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) hadîs-i şerîflerde buyurdu ki: 
“Sahibini fenâlıktan alıkoymayan namaz, Allahtan uzak olmaktan başka bir şeyi arttırmaz.”
“Allahü teâlâ, bedeni ile beraber kalbi hazır olmayan kimsenin namazına bakmaz (değer vermez).”
Namazda, kalbi hazır etmenin ilâcı, hatıra gelen düşünceleri atmaktır. Hatıra düşüncelerin gelişi, ya insanın dışındaki bir sebepten dolayıdır veya namaz kılanın içindeki bir sebepten dolayıdır. Haricî sebepler şöyle söylenebilir:
Kulağa gelen sesler ve gürültüler, göze çarpan şekiller. Bunlar namaz kılan kimseye süratle tesir ederek, insanı meşgul etmeye başlar. Sonra zihin onlar vasıtasıyla başka düşüncelere dalar. Böylece, düşünceler zincirleme olarak birbirini takip  eder. Gözler ve kulaklar, çeşitli düşüncelere sebeb olur. Fakat, derecesi ve himmeti yüksek olan kimselerin, duyu organlarına gelenler, onları namazlarından alıkoymaz. Onlara tesir edemez. Onlar huşû ve kalp huzuru ile namazlarına devam ederler.