"Kaldır şu çakıl taşlarını önümden!"

15/03/2022 Salı Köşe yazarı A.U

Fikirli Sinan Efendi, hâlis bir Allah dostuydu.

Kendi fakir, gönlü zengindi.

Rabbinden isterdi her şeyi.

Bir gün sevdikleriyle sohbette iken mağrur bir zengin girdi içeri.

Bilmiyordu bu zâtın kıymetini.

Çoban gözüyle bakıyordu ona.

Altın dolu bir keseyi uzatıp;

“Al şunu!” dedi kibirle.

Bu zât sordu bu kendini bilmeze:

“Ne var bu kesenin içinde?”

“Altın var” dedi

Ama tavrı küstahcaydı.

Büyük zât, keseye dokunmayıp;

“Kaldır şu çakıl taşlarını önümden!” dedi.

Mağrur zengin diklendi:

“Ne taşı be, altın bunlar, altın!”

O, hiç cevap vermedi.

Ve sohbetine devam etti.

Adam, uzanıp aldı o keseyi.

Bakınca donakaldı hayretten!

Zîra kesenin içi (çakıl taşları) ile doluydu gerçekten.

Gözlerine inanamadı.

Tekrar tekrar baktı.

Evet (çakıl taşı) vardı kesede.

Zenginde kibir mibir kalmamıştı.

Eğilip sarıldı ellerine.

“Hatâ ettim, beni affedin” dedi.

Ve talebesi olmakla şereflendi...

● ● ●

Bu zât bir gün sevdiklerine;

“Şu insan ne ahmaktır” dedi.

“Neden efendim?” dediler.

“Allah varken kuldan isteyen, ahmak değil de ya nedir?” buyurdu.