İslâmiyete uyuldukça, nefsin istekleri azalır!
01/12/2025 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Allahü teâlânın düşmanı olan nefse yardım eden
de, elbette Allahın düşmanı olur.
Nasuhzade Abdülmecid Efendi Osmanlı evliyasındandır.
Kastamonu-Tosya’da doğdu. Şeyh Nasuh Efendinin oğludur. Nasuh Efendi, Zeyneddin
Hafi'nin talelerinden Abdüllâtif Kudsi’nin halifesi Taceddin Efendiden hilâfet
aldı. Abdülmecid Efendi babasının vefatından sonra irşad faaliyetini devam
ettirdi. 973 (m. 1565)de Tosya'da vefat etti. Tezkire-i Ülü'l-Elbâb isimli
eserinde şöyle anlatır:
İnsanların nefs-i emmâresi mevki almak, başa geçmek
sevdâsındadır. Onun bütün arzusu, şef olmak, herkesin, kendisine boyun
bükmesidir. Kendinin kimseye muhtaç olmasını, başkasının emri altına girmesini
istemez. Nefsin bu arzuları, ilah olmak, mâbut olmak, herkesin kendine
tapınmasını istemek demektir. Allahü teâlâya şerîk, ortak olmayı istemektir.
Hattâ nefis, o kadar alçaktır ki, ortaklığa râzı olmayıp, âmir, hâkim, yalnız
kendi olsun, her şey, yalnız onun emri ile olsun ister. Hadis-i kudsîde, Allahü
teâlâ buyuruyor ki: (Nefsine düşmanlık et! Çünkü nefsin, benim düşmanımdır!)
Demek oluyor ki, nefsi kuvvetlendirmek, onun, mal, mevki, rütbe,
herkesin üstünde olmak, herkesi aşağı görmek gibi isteklerini yapmak, Allahü
teâlânın bu düşmanına yardım ve onu kuvvetlendirmek olur ki, bunun ne kadar
feci, korkunç bir suç olduğunu anlamalıdır. Allahü teâlâ, hadis-i kudsîde
buyuruyor ki: (Büyüklük, üstünlük, bana mahsûstur. Bu ikisinde, bana ortak
olmak isteyen, büyük düşmanımdır. Hiç acımadan, onu Cehennem ateşine atarım).
[Görülüyor ki, mal, mevki, rütbe, kumandanlık, şeflik gibi dünya ziynetlerini,
nefse uyarak değil, Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve yaptırmak için ve
millete, Müslümanlara hizmet etmek için istemelidir. Bu niyet ile istemek ve
bunları yapmak ibâdet olur.]
Allahü teâlânın dünyaya düşman olması, dünyanın bu kadar alçak
olması, nefsi isteklerine kavuşturduğu, nefsi kuvvetlendirdiği içindir. Allahü
teâlânın düşmanı olan nefse yardım eden de, elbette Allahın düşmanı olur.
Peygamberimiz, fakirlikle övünmüştür. Çünkü, fakirlik, nefsin isteklerini
yaptırmaz. Onu dinlemez. Burnunu kırar. Peygamberlerin gönderilmesi ve
İslâmiyetin emirleri, yasakları, hep, nefsi kırmak, ezmek içindir. Onun
taşkınca isteklerini önlemek içindir. İslâmiyete uyuldukça, nefsin istekleri
azalır. Bunun içindir ki, İslâmiyetin bir emrini yapmak, nefsin isteklerini yok
etmekte, kendi düşüncesi ile yapılan binlerle senelik riyâzet ve mücâhededen daha
kuvvetli tesîr etmektedir.


