“Yâ Resûlallah! Ben şehîd değil miyim?”

10/03/2019 Pazar Köşe yazarı V.T

Bedir gazâsında, Hazreti Ubeyde’yi yaralı olarak Resûlullah efendimizin huzuruna getirdiler...
 
Takıyyüddîn Makdisî hazretleri hadis ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimidir. 679 (m. 1280) yılında Filistin’de vefât etti. Genç yaşında, hadîs ve fıkıh ilimleri gibi, yüksek ilimleri ve yardımcı ilimleri öğrenen Takıyyüddîn Makdisî hazretleri zamanın meşhur âlimlerinden hadîs öğrendi. Naklettiği hadis-i şeriflerden:
Bedir gazâsında Ubeyde (radıyallahü anh) ile müşriklerden Utbe birbirlerine karşılıklı hamle yaptılar. Birbirlerine galip gelemediler. Hazreti Hamza ile Hazreti Ali rakiblerini öldürdükten sonra Ubeyde’yi (radıyallahü anh) yaralayan Utbe’ye hücum ettiler. Onu öldürüp Hazreti Ubeyde’yi Resûlullah efendimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) huzuruna getirdiler. Ubeyde’nin (radıyallahü anh) bacağı kesilmiş, kemiğinin iliği akıyordu. Peygamber efendimize, “Yâ Resûlallah! Ben şehîd değil miyim?” diye sordu. “Evet, şehidsin” buyurdular. Bunun üzerine Hazreti Ubeyde, “Resûlullahı korumak için onun etrâfında, oğullarımızı, hanımlarımızı ve canımızı feda ederek öldürülmedikçe kimseye teslim etmeyiz diye Ebû Talib'e söz vermiştik. Sağ olsaydı sözümüzde durduğumuzu görürdü” dedi.
İbn-i Ebî Amr (radıyallahü anh) anlattı: Talhâ bin Ubeydullah’ın (radıyallahü anh) yanında oturuyorduk, içeriye bir kimse girerek, “Ey Ebû Muhammed! Anlayamıyorum, Ebû Hüreyre mi (radıyallahü anh), yoksa siz mi Resûlullah efendimizin hadîs-i şerîflerini daha iyi bilirsiniz?” dedi. Talhâ (radıyallahü anh) “Vallahi bizim Resûlullahtan işitmediğimizi onun işittiğinden ve bilmediklerimizi bildiğinden şüphe etmiyoruz. Çünkü bizim geçindirmekle mesul olduğumuz ailemiz, çocuklarımız var. Bunun için Resûlullahın yanına ancak sabah ve akşamları gidebiliyoruz. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ise, sabahtan akşama kadar Resûlullahın yanında bulunmaktadır. Ondan hiç ayrılmaz. Peygamber efendimiz nereye giderse, o da oraya gider. Bunun için o bizim bilmediklerimizi bilir, işitmediklerimizi işitir. Aramızda hiç kimse de onu, Resûlullahın söylemediği bir şeyi uydurmakla itham edemez. Bundan şüphen olmasın” dedi.
Muâz bin Cebel (radıyallahü anh) anlattı: Peygamber efendimize, “Yâ Resûlallah! Allahü teâlânın indinde en makbul olan amel hangisidir?” diye sordum. Buyurdular ki: “Son nefesine kadar Allahın zikrini dilinden düşürmemendir.”