Kur’ân-ı kerîmi yanlış tefsir etmek!..

02/03/2022 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Kur’ân-ı kerîmi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, hatâ etmiştir."

 

Dilimizin âfetleri -34-

Dil âfetlerinden birisi de, Kur’ân-ı kerimi kendi görüş ve fikrine göre tefsir etmektir. Tefsîr, beyân etmek ve keşfetmek demektir. Bildirmek ve açıklamaktır. (Te’vîl), rücû’ etmektir. Tefsîr, bir mânâ vermektir. Te’vîl, çesitli mânâlar arasından birisini seçmektir. Kendi reyi, görüşü ile tefsîr, câiz değildir. Tefsîr, rivâyet ile yapılır.  Te’vîl, dirâyet ile yapılır. Hadîs-i şerîfte, (Kur’ân-ı kerîmi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, hatâ etmiştir) buyuruldu. Resûlullahtan “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kiramdan “radıyallahü anhüm” gelen haberlere ve âlimlerin tefsirlerine ve tefsîr ilminin üsûlüne bakmadan ve Kureys lügatini bilmeden ve hakîkat ile mecâzı düşünmeden, mücmel, mufassal ve umûmî ve husûsî olanları birbirinden ayırmadan ve âyet-i kerîmelerin indirilme sebeplerini ve nâsih, mensûh olduklarını araştırmadan verilen manâyı, Allahü teâlânın kelâmı olarak söylemek doğru değildir.

(Tefsîr), kelâm-ı ilâhîden murâd-ı ilâhîyi anlamak demektir. Kendiliğinden verdiği mana doğru olsa bile, meşrû yoldan çıkarmadığı için, hatâ olur. Verdiği mana yanlış ise, kâfir olur. Hadîs-i şerîfleri de, sahîh veya bozuk olduğunu bilmeden söylemek, sahîh olsa bile, günâh olur. Böyle kimsenin hadîs-i şerîf okuması câiz olmaz. Hadîs kitaplarından, hadîs nakletmek için, hadîs âlimlerinden icâzet almış olmak lâzımdır. Hadîs-i şerîfte, (Uydurduğu bir sözü, hadîs olarak söyleyen kimse, Cehennemde azap görecektir) buyuruldu. Kur’ân-ı kerîmi, tefsir âlimlerinden, icâzeti olmayanın da, tefsîr kitaplarından alarak söylemesi ve yazması, câizdir. Yukarıda bildirilen, tefsîr etmek şartlarını hâiz olan kimse, yazılı icâzeti olmadan tefsîr ve hadîs nakledebilir. İcâzet vermek için para almak câiz değildir. Ehliyeti olana icâzet vermek vâcibdir. Ehliyeti olmayana icâzet vermek harâmdır. Hadîs-i şerîfte, (Kur’ân-ı kerîme, ehliyeti olmadan mana veren, Cehennemde azap görecektir) ve (Bilmediğini hadîs olarak söyleyen, Cehennemde azap görecektir) ve (Kur’ân-ı kerîme kendi görüşüne göre mana veren Cehennemde azap görecektir) buyuruldu.

Bid’at sâhiplerinin, kendi bozuk îtikâtlarını ispat etmek için, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf okumaları, böyledir. [Şîîler, Vehhâbîler, Teblîg-ı Cemâatçılar, Mevdûdîciler ve Seyyid Kutupcular böyledir. Yûsüf-i Nebhânî “rahmetullahi aleyh” böyle bozuk tefsîrleri (Şevâhid-ül hak) kitâbında uzun anlatmaktadır. Kur’ân-ı kerîmin dış manası olduğu gibi, iç manası da vardır diyerek, kendilerine göre mana veren [zındıklar] da, böyledir. Kelimelerin, kendi zamanlarında, kendi aralarında kullandıkları manalarına göre tefsîr yapanlar da böyledir.