Ayasofya'da yapılacak işler...

10/08/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Uzun zamandan beri, Türkiye’nin gündeminde, hem İslâm târihinde, hem de Türk târihinde çok önemli yeri bulunan, takrîben 9 asır Kilise, 5 asır Câmi, 1 asra yakın da Müze olarak kullanılan “Ayasofya’nın Yeniden Câmi Hâline Dönüştürülmesi” konusu vardı.

Buna dâir birçok makâle yazıldı, televizyon programları yapıldı, konu radyolarda konuşuldu, Youtube’da da muhtelif kişilerin konuşmaları oldu. Hamdolsun, bunlar semeresini verdi ve hayırlı netîceye ulaşıldı.

Akademisyenler, târihçiler, hukûkçular, yazarlar, çeşitli ilim ve fikir adamları görüşlerini açıkladılar. Biz de, haziran ayında yazdığımız 2 makâlemiz ile yine geçen hafta yazdığımız 2 makâlemizde, bu konuda, birkaç kelime yazdık, Youtube’da programlar yaptık; bu hafta da konuya devâm etmek istiyoruz...

Bilindiği üzere, Ayasofya kilise iken defalarca yanmış, muhtelif zamanlarda tamîrât ve tadîlât geçirmiş, Osmânlı döneminde de çok ciddî restorasyonlar görmüştür. Hattâ ilim adamları tarafından, kilisenin 4 tarafına, mevcut minâreler ve ayakları yapılmasaydı, Ayasofya’nın bugüne kadar ayakta kalması mümkün değildi değerlendirmeleri yapılmıştır.

24 Temmuz 2020 Cuma günü yapılan târihî açılışta, 4 minâreye 4 müezzin çıkarak “Ezân-ı Cavk” şeklinde ezânı okudular, lafızlar 8’er kerre tekrârlanmış oldu ve 16 dakika sürdü.

Malûm olduğu üzere, “Ezân-ı Cavk” birkaç müezzinin bir ezânı birlikte okumalarıdır. Seyyid, allâme Muhammed Emîn İbn-i Âbidîn, “Ezân-ı cavkta, müezzinlerin bir arada okudukları yanık, hazîn sesler uzaktan işitildiğinde, kalblere ve rûhlara tesir etmekte, insanları vecde getirmekte, mânevî coşkunluk vermektedir. Asırlardan beri yapıldığı için İslâm âdeti olmuştur” demektedir.

Bu vesileyle, bir nebze de “Ezân”dan bahsetmekte fayda var:

“Ezân”: “Bildirmek; namaz vakitlerini bildirmek, Müslümânları namaza dâvet etmek (çağırmak) için, yüksek bir yerde, belli olan Arabca kelimeleri sırası ile okumak” demektir. “Ezânın tercümesini okumak, ezân olmaz. Manâsı anlaşılsa da başka dillerle okunmaz.” (Seyyid İbn-i Âbidîn)

Ezân okumak, hicretin birinci senesinde, Medîne-i münevverede başladı. Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Zeyd bin Sa'lebe ile Hazret-i Ömer (radıyallahü anhümâ), rüyâlarında ezân okunmasını görüp Peygamber Efendimize arz ettiler. Peygamberimiz; "İnşâallah hak, gerçek bir rüyâdır. O kelimeleri Bilâl'e öğretin, ezânı o okusun" buyurdu. (Serahsî, İbn-i Âbidîn)

Hadîs-i şerîfte, “Ezân sesini duyduğunuzda, siz de, müezzinin dediği gibi söyleyin, yanî o lafızları tekrârlayın” (Buhârî) buyurulmuştur.

“Ezân, câmi ve fıkıh kitapları gibi İslâmiyet'in kıymet verdiği şeyleri aşağılamak küfürdür.” (Muhammed Hâdimî)

“Her kim yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezân, sol kulağına da ikâmet okursa, “ümm-i sıbyân” denilen havâle hastalığından korunmuş olur.” (Hadîs-i şerîf-İhyâ)