Allahü teâlâya mekân tahsis etmek küfürdür!

11/12/2018 Salı Köşe yazarı R.A

"Fırak-ı dâlle" denilen bazı bozuk fırkalar, Cenâb-ı Hakk'a, maalesef, layık olmayan bazı sıfatlar yüklemişler, mesela mekân tahsis etmişlerdir!..
 
 
Geçenlerde iki gencin, "Allah Arş'tadır" iddiâsında bulunduklarını duyunca, bugün bu konuda doğru imân bilgilerini yazmak istedim.
Tarih boyunca, İslâmın doğru itikadı olan Ehl-i Sünnet yolundan sapan, bâtıl fırkaların birtakım bozuk itikatları olmuştur; maalesef bugün onların tesiri altında kalan insanlarımız da bulunmaktadır.
"Fırak-ı dâlle" denilen bazı bozuk fırkalar, Cenâb-ı Hakk'a, maalesef, layık olmayan bazı sıfatlar yüklemişler, mesela mekân tahsis etmişler; bazı âyet-i kerîmeleri (A'râf, 54; Yûnus, 3; Ra'd, 2; Tâhâ, 5; Furkân, 59; Secde, 4; Hadîd, 4) yanlış anlayarak "Allah Arş'tadır" demişlerdir.
Hâlbuki, muteber tefsirlerde ve kıymetli kelâm kitaplarında, mezkûr âyet-i kerîmelere, "... Sonra Arş'ı (Kürsîyi ve dolayısıyla bütün varlıkları) istivâ/istîlâ etti (hükmü altına aldı)..." (A'râf, 54); "O Rahmân, (kudret ve hâkimiyeti ile) Arş'ı istîlâ etti" (Tâhâ, 5); "... Sonra Arş'ın üzerinde hükümrân oldu..." (Furkân, 59) manaları verilmiştir...
Osmanlı âlimlerinden Kemahlı Hâcı Feyzullah Efendi (rahmetullahi aleyh); "Bütün varlıkların her organının, her hücresinin yaratıcısı, yoktan var edicisi yalnız Allahü teâlâdır. O, akla, hayâle gelenlerin hepsinden uzaktır; hiçbiri O değildir. Ancak Kur'ân-ı kerîmde, bizzat kendisinin açıkladığı sıfatlarını, isimlerini ezberleyip, Ulûhiyetini (İlâhlığını), büyüklüğünü, bunlarla tasdîk ve ikrar etmeli, söylemelidir.
Akıllı ve bülûğ çağına ermiş erkek ve kadın her Müslümanın, Allahü teâlânın Zâtî ve Sübûtî sıfatlarını doğru olarak öğrenmesi ve inanması lâzımdır. Herkese ilk farz olan şey budur. Bilmemek özür olmaz, büyük günâhtır" diye yazmıştır.
Büyük kelâm âlimlerimizden Seyyid Şerîf Cürcânî (rahmetullahi aleyh) de, "Allahü teâlâyı, İslâmiyetin bildirdiği isimler ile anmak, söylemek lâzımdır" buyurmuştur.
Yoksa, "... Allah'ın esmâ-i hüsnâsı (güzel isimleri) vardır; O'na bunlarla duâ ediniz. Allah'ın isimlerinde ilhâd yapanları bırakınız; onlar yaptıklarının cezâsını göreceklerdir" (A'râf, 180) âyet-i kerîmesine muhâlefet edilmiş olur. Tefsîrlerde "ilhâd"ın 4 çeşit olduğu, bunlardan birinin de, Allahü teâlâyı, kendisinin ve Peygamberlerinin bildirdiği isimler dışındaki adlarla söylemek olduğu bildirilmiştir.
Binaenaleyh, "Esmâ-i hüsnâ"dan olan "Allah" adı yerine, "Tanrı" kelimesi kullanılamaz. Çünkü "Tanrı"; "İlâh", "Mâbûd" demektir. Batı dillerindeki "Dieu", "Gott" ve "God" kelimeleri de "İlâh", "Mabûd" manasına kullanılabilir; "Allah" adı yerine kullanılamaz.