İslâmiyet ilim üzerine kurulmuştur...

09/03/2022 ÇarşambaKöşe yazarı V.T

Müslümanlarda, birkaç yüz seneden beri bir duraklama, hattâ gerileme olduğu meydandadır...

 

 

Abdurrahmân Nesîb Efendi Osmanlı şeyhülislâmlarındandır. 1842 (H.1258) senesinde Üsküp'te doğdu. Medrese tahsilinden sonra İstanbul vilâyeti mahkeme reisliği, temyiz âzâlığı görevlerinde bulundu. 1911'de şeyhülislâmlığa getirildi. 11 Mart 1914'te vefât etti. Buyurdu ki:

Müslümanlarda, birkaç yüz seneden beri bir duraklama, hattâ gerileme olduğu meydandadır. Bu gerilemeyi görerek, İslâmiyetin bozulduğunu söylemek, çok haksız ve pek yanlıştır. Geri kalmanın sebebi, Müslümanların dîne sarılmamaları, dînin emirlerini yerine getirmekte gevşek davranmalarıdır. İslâm dînine, başka dinlerde olduğu gibi, hurâfeler karışmamıştır. Câhillerin yanlış inanışları ve konuşmaları olabilir. Fakat bunlar, İslâmın temel kitaplarında bildirilenleri değiştirmez. Bu kitaplar, Resûlullahın sözlerini ve Eshâb-ı kirâmdan gelen haberleri bildirmektedirler. Hepsi, en salâhiyetli, yüksek âlimler tarafından yazılmışlardır. Bütün İslâm âlimlerince söz birliği ile beğenilmiştir. Asırlar boyunca, hiçbirinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Câhillerin sözlerinin ve kitaplarının ve dergilerinin hatâlı olması, İslâm dîninin temel kitaplarına kusur ve leke kondurmaya sebep olamaz.

İslâm dîni ilim üzerine kurulmuştur. Her bakımdan, selîm olan akıllara uygundur. Kur'ân-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmemiş olan şeylerde, akla ve ilme uygun yeni emirler çıkarmak, yâni kıyâs ve ictihâd yapmak İslâmiyetin ana kaynaklarından biri olur ise de, bunu yapabilmek için, her şeyden önce Müslüman olmak ve lüzûmlu bilgilere mâlik olmak lâzımdır. Dinde reform isteyenler, temel kitaplara dokunmayıp, yalnız câhil halk arasına yerleşmiş olan hurâfeleri yok etmeyi düşünüyorlarsa, buna bir şey denemez. İslâmiyete hizmet etmiş olurlar. Fakat, böyle iyi düşündüklerine inanabilmemiz için, önce hakîkî ve samîmî Müslüman olduklarını ispat etmeleri gerekir. Müslüman olmayan bir kimsenin, Müslüman görünerek, kendi silâhımızla bize hücûm etmeye kalkışması, büyük bir haksızlık, pek ayıp ve çok küçüklük olur. 

(Dinde reform) isteyenlerin, Müslüman görünmeleri ve yalnız Müslümanım demeleri değil, Müslüman olduklarını ispat etmeleri lâzımdır. Bir Müslümanın ölüm korkusu olmadıkça dinsiz görünmesi câiz değildir. Buna karşılık, dinsizlik demek, ikiyüzlülük, yalancılık demek midir ki, işlerine geldiği zaman Müslüman görünüyorlar!..