Kelime-i şehâdet nasıl söylenmeli?

17/05/2023 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

Amentü’nün ilk şartı Allah’a imandır. (Allah'a inandım) demek de yetmez. Allah’a nasıl inanıyor? Her şeyi yaratana mı inanıyor? Yoksa hiçbir şeyden haberi olmayan bir puta mı? Bunun için Allahü teâlânın, sıfat-ı zâtiyye ve sıfat-ı sübûtiyye denilen sıfatlarını bilmek gerekir. Allahü teâlâya, böyle sıfatlarını bilerek inanmak gerektiği gibi, meleklere de, peygamberlere de sıfatlarıyla inanmak gerekir. Mesela, meleklerde erkeklik dişilik olmadığını bilmek gerekir. Peygamberlerin sıfatlarını, mesela, yalancı olmadıklarını, hiç günah işlemediklerini bilmek, diğer şartlara da, bildirildiği gibi inanmak lazımdır. Bunlardan biri noksan olursa, o iman geçerli olmaz.

Bütün bu şartlara inandıktan sonra, (İslam Ahlakı) kitabında bildirilen şu dört şartı da, yerine getirmek gerekir:

1- Dil ile söylerken, kalb hazır olmak: Kalb hazır olmadan yani ne söylediğinin farkında olmadan, rastgele Kelime-i şehadet getirmek geçerli olmaz

2- Mânâsını bilmek: Kalb hazır, fakat ne söylediğini bilmiyor. Bu da geçerli olmaz. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a ve onun Resulü Muhammed aleyhisselama inandığını bilmesi şarttır.

3- Hulûs-i kalb ile söylemek: Kalb hazır, ne söylediğini de biliyor, fakat ihlâslı değil. Söyle dedikleri için, şaka veya bir menfaat için, yani inanmadığı hâlde söylüyor. Bu da geçerli olmaz. Gerçekten inandığı için söylemesi gerekir.

4- Hürmetle söylemek: Bunların hepsi tamam, ama saygısızca, hiç önem vermeden, Müslüman olmak da neymiş dercesine, tazim göstermeden, alaylı bir şekilde söylemek de geçerli olmaz.

Kelime-i şehadetin bu dört şartına uyulsa da, (hubb-i fillah buğd-ı fillah) yoksa, imanı geçerli olmaz. Yani sevdiği de, sevmediği de, Allah için olmalı. Bu, imanın esasıdır, şartıdır. (Allah için seven, Allah için buğz eden, gerçek iman sahibidir) hadis-i şerifi, bunu açıklamaktadır. [Ebû Davud]

Kelime-i şehadet getirmenin yüz otuz kadar faydası vardır; fakat dört şeyden biri bulunursa, faydası yoktur. O dört şey şunlardır:

Şirk: Allahü teâlâya bir şeyi ortak koşmak demektir. 

Şek: Şüphe demektir. Bir şeyin varlığı ile yokluğu arasında tereddüt etmek demektir. 

Teşbih: Allahü teâlâyı, yarattığı bir mahlûka benzetmek demektir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir: (Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şûra 11]

Ta’til: (Allah âleme karışmaz, her şey, vakti gelince kendi kendine olur) diyen bir felsefî görüşün inancıdır. Bu felsefecilere göre, hâşâ Allahü teâlâ, robot gibi olup, hiçbir şeye karışmaz, emirleri, yasakları yoktur. Bu, ilah yok demenin başka şeklidir...