Din bilgilerinin kaynağı dörttür

14/04/2019 Pazar Köşe yazarı S.K

Hazret-i Ebu Bekir, "Kur’ân-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler!" buyurmuştur.

 

İslamiyet’te “Edille-i şer’iyye” yani “din bilgilerinin kaynağı” dörttür. Bunlar;
1- Kitap [Kur’ân-ı kerim] 
2- Sünnet [Peygamber efendimizin mübarek sözleri, işleri ve görüp de mâni olmadığı şeyler.]

3- İcma [Bir asırda bulunan, müctehidlerin dînî bir işin hükmünde birleşmeleri, aynı sözü söylemeleri. Müctehid, Kur'ân-ı kerîm ve hadis-i şeriflerden ve diğer dinî delillerden mânâ çıkarabilen derin âlim demektir.]
4- Kıyas-ı fukaha [Hakkında nass (ayet-i kerime ve hadis-i şerif) bulunmayan bir meselenin hükmünü, buna benzeyen ve hakkında nass bulunan başka bir meselenin hükmüne benzeterek anlama. Buna içtihad da denir.]

Sünnet, icma ve kıyas, Kur’ân-ı kerimde kapalı bulunan bilgileri meydana çıkarır. Her meselede bu dört delile bakılır. Muhammed Hadimî hazretleri buyurur ki: 

Bu dört delile bakmak müctehidlerin işidir. Dört mezhepten birine tâbi olanların delili ise mezhebinin hükümleridir. Müctehidlerin bildirdikleri hükümlerin delillerini, mukallidlerin yani müctehid olmayanların araştırmaları lazım değildir. Çünkü mukallidler âyet-i kerimeden ve hadis-i şeriften hüküm çıkaramaz. [Fakat şimdi insanları o hâle getirdiler ki daha Sübhanekeyi doğru okuyamayanlar bile âyet-i kerimeden delil istiyor. Buna sebep olanlar bunun hesabını nasıl verecekler?] Müctehid, bir işin nasıl yapılacağı ile ilgili önce Kur’ân-ı kerime bakar. Onda açıkça bulamazsa sünnete bakar. Bunda da açıkça bulamazsa bu iş için icma varsa öyle yapılmasını bildirir. İcma, bir meselenin hükmünde sahabe veya tâbiin yahut tebe-i tâbiinin söz birliğine denir. Bu zamanda kariyeri ve etiketi ne olursa olsun, mezhepsizlerin ve bozuk itikatlı kimselerin sözlerine icma denmez.
Bu işin nasıl yapılması lazım olduğu, icma ile de bilinmezse müctehid ictihad eder. Bir müctehidin ictihadlarının hepsine, o müctehidin mezhebi denir. Bu dört delile inanmayanların mezhepsiz olduğunu Seyyid Ahmed Tahtavi hazretleri Dürr-ül muhtar hâşiyesi zebayih kısmında bildirmektedir. Mezhepsizler, sadece kitap ve sünneti delil olarak kabul ederler fakat icma ve kıyası kabul etmezler. Kitap ve sünneti de kendi akıllarına uygun gelecek şekilde açıklarlar.

Bu mezhepsizlerden daha ileri gidenler de vardır. Bunlar Kur’ân-ı kerimden başka delil kabul etmezler. Sanki Kur’ân-ı kerim kendilerine inmiş gibi kendi kafalarına göre mânâ verirler.

Hazret-i Ebu Bekir, "Kur’ân-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler!" buyurmuştur. (Şir’a)

Hülasa, Allahü teala, Kur’ân-ı kerimi Muhammed aleyhisselama indirmiştir. Muhammed aleyhisselam ise Kur’ân-ı kerimin hepsini açıklamıştır. Bu açıklamalara hadis-i şerif denir. Muhammed aleyhisselam Allahü tealanın bildirdiklerini eshâbına bildirdi. Onlar da talebelerine bildirdi. Bunlar da kitaplara yazdılar. Bu kitapları yazan âlimlere Ehl-i sünnet âlimi denir. Elhamdülillah, biz dinimizi Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğreniyoruz.