Yaşamaktan maksat iyi işler yapmaktır...

20/06/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Allahü teâlâya ibâdet için yaratılan insanlar, O'nun râzı olduğu işleri yaparlarsa, “İbâdet” etmiş olurlar...

 

Her şeyi yoktan var eden, varlıkta durduran, bizlere ve bütün canlılara rızıklarını ve muhtâç oldukları her şeyi lutfeden Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîm’inde meâlen: "Hanginizin daha güzel amelde bulunacağını imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan O'dur…" (Mülk, 2) buyurmuştur.

Ma’lûm olduğu üzere, yaşamaktan maksat iyi işler yapmaktır. Aslında bütün insanların yaratılmalarındaki maksad da, Allahü teâlâya ibâdet etmeleridir...

Allahü teâlâya ibâdet için yaratılan insanlar, O'nun râzı olduğu işleri yaparlarsa, “İbâdet” etmiş olurlar. Allahü teâlânın rızâsı da, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır.

Bilindiği gibi ibâdetler üç kısımdır: 1- Beden ile yapılanlar (Namaz ve Oruç gibi), 2- Mal ile yapılanlar (Zekât, Sadaka-i Fıtır ve Kurbân gibi), 3- Hem beden, hem de mal ile yapılan (Hac ve Umre gibi) ibâdetlerdir.

İnsanlar, en büyük ve en son Peygamber olan Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm) tarafından teblîğ edilmiş olan îmân, ibâdet ve ahlâk esâsları ile ma’nen ve mâddeten yükselmeye, üstünlük ve şeref sâhibi olmaya, dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşmaya da’vet edilmişlerdir.

Böylece insanlar, âlemlerin ve bütün mahlûkların yaratıcısı olan ve bütün ni’metleri, iyilikleri gönderen Allahü teâlâya ibâdet etmeye, ancak O’na boyun bükmeye, O’na duâ etmeye, O’ndan yardım istemeye, O’na sığınmaya çağırılmışlardır. Nitekim Allah’a kulluk hakkında, Kur’ân-ı kerîmde meâlen, “Yalnız Sana ibâdet (kulluk) ederiz ve yalnız Sen’den yardım isteriz” (Fâtiha sûresi, 4) buyurulmaktadır.

Müslümânlara bedenî ve mâlî ibâdetlerden bazıları, Hicretin ikinci yılında emredildi. Hicretin 2. yılı olaylarından biri, müdâfaa için cihâda izin verilmesidir.

Bunun yanında, Hicrî ikinci senede, daha önce Kudüs’e, Mescid-i Aksâ’ya doğru namaz kılınırken, Allahü teâlânın emriyle, Kâ’be-i şerîfe’ye doğru namaz kılınmaya başlanmıştır. Kıblenin Mescid-i harâm (Kâ’be-i muazzama) olduğunu bildiren Bakara sûresinin 144. âyeti nâzil olunca, Müslümânların kıblesi, Kâ’be-i şerîfe oldu.

Kıblenin Kâ’be-i muazzama olmasından bir ay ve hicretten de 18 ay sonra, Şa’bân ayının 10. günü, Bedir Gazâsından da bir ay önce, oruç farz kılındı.

Yine o senede (Hicretin 2. senesinde), Ramazân ayında, “Terâvîh namazı” kılınmaya başlandı ve “Sadaka-i fıtır” vermek vâcip oldu. 

Kezâ hicretin 2. senesinde Ramazân ayında “Zekât vermek” de farz oldu.

Yine hicretin 2. yılında Zilhicce ayında, “Kurbân kesmek” ve “Bayram namazı” kılmak vâcip oldu...