Çok konuşmak, zihin hafifliğinin alâmetidir!
30/08/2025 Cumartesi Köşe yazarı V.T
"Âlimler demişlerdir ki: Lüzumsuz çok konuşan bir kimseyi görürsen,
bilki, aklı yoktur!"
Mevlânâ Celâleddîn Devânî hazretleri İslâm âlimlerinin
meşhurlarındandır. 833 (m. 1426) senesinde, İran’ın Kazrûn şehrinin Devân
nahiyesinde doğdu. 908 (m. 1502) senesinde vefât etti. Zamanındaki birçok
âlimden ilim tahsil etti. Tebrîz’e gitti. Orada büyük âlim ve velî İbrâhim-i
Gülşenî hazretlerinin sohbetine devam ederek, tasavvufta da yetişti. İmâm-ı
Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî, Mektûbât kitabında bu büyük âlimin yüksek
derecesini bildirmektedir.
Celâleddîn-i Devânî’nin, “Ahlâk-ı Celâlî” adlı ahlâk
ile ilgili eserinden bazı bölümlerin tercümesi:
Konuşmanın edebleri: Fazla konuşmamalıdır. Zira çok
konuşmak zihin hafifliği, akıl zaîfliğinin alâmetidir. Kişinin heybetini kırar,
itibârını düşürür. Hazret-i Âişe buyurur ki: “Hiçbir sözü boş olmayan
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), az, öz ve tane tane konuşurdu. Bir
mecliste konuşsa, mübârek ağzından çıkan kelimeler sayılmak istense,
sayılabilirdi.” Âlimler demişlerdir ki: Lüzumsuz çok konuşan bir kimseyi
görürsen, bilki, aklı yoktur. Söyleyeceği sözü iyice düşünmeden dile
getirmemeli, ağzından çıkarmamalıdır. Hikmet sahipleri; “Önce düşün, sonra
söyle” demişlerdir. İhtiyâç, lüzum olmadan konuşmamalıdır.
Konuşurken gülmemelidir. Mecliste birisi konuşurken,
sözünü kesip araya girmemelidir. Bir kimsenin anlattığı bir şeyi bilse de,
bildiğini belli etmeyip, o kimse sözünü tamamlamalıdır.
Başkasına sorulan bir suâle cevap vermemelidir. Onun
da bulunduğu bir topluluğa sorulursa, başkalarından evvel davranıp, cevap
vermede acele etmemelidir. Bir kimse cevap verirken, kendisinin daha iyi
bildiğini anlarsa, o kimsenin bitirmesine kadar beklemeli, sonra cevap vermeli
ve kendinden önce konuşanı ayıplamamalıdır.
Kendisine bir şey söylendiği zaman, söyleyenin sözü
bitmeden, cevap vermeye başlamamalıdır. Yanında olan mubâhase ve tartışmalarda
kendisi yoksa, yani onu ilgilendirmiyor veya onun karışması istenmiyorsa,
karışmamalıdır. Ondan gizli konuşuyorlarsa, kulak vermemelidir.
Mecliste olan büyüklerle kinâyeli
konuşmamalıdır. Sesini ne çok yüksek ne de çok hafif çıkarmayıp, orta bir ses
tonu ile konuşmalıdır. Söz zor anlaşılacak yere gelirse, misalle açıklamalı ve
faydasız yere sözü uzatmamalıdır. Kısa ve öz anlatma yolunu seçmelidir. Manâsı
zor bilinen ve anlaşılması kolay olmayan kelime ve ifâdeler kullanmamalıdır.
