Cehennem azâbına lâyık olanlar!..

09/04/2019 Salı Köşe yazarı V.T

Farzlara inanmayan, ehemmiyet vermeyerek ve hafife alarak terk eden imansız olur. 

 

Muhammed bin Ahmed hazretleri tefsîr, hadîs, nahiv ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 796 (m. 1393)’de doğdu. 854 (m. 1451)’de Kâhire’de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde yapılmasını açıkça emrettiği şeylere farz denir. Farz üç kısma ayrılır: Bunlar da farzdan evvel farz, farz içinde farz, farzdan sonra farzdır.

Farzdan evvel farz: Allahü teâlâyı bilmek, farz olan şeylerin ilmini bilmek, yani ilmihâlini bilmektir.

Farz içinde farz: Bildikleri ile amel ederken ihlâs sahibi olmaktır.

Farzdan sonra farz: Şirkten sakınmaktır. Bunları böyle bilmek ve inanmak herkese farz-ı ayndır.

Farzı ehemmiyet vermediği için veya hafife aldığı için terk etmemişse imansız olmaz. Fakat Cehennem azâbına lâyık olur. İnanmayan, ehemmiyet vermeyerek ve hafife alarak terk eden imansız olur. Bu farzlardan biri îmândır. İmânın altı şartına kalb ile inanıp, dil ile söylemek, âkil ve baliğ olan herkes üzerine farzdır. Bu altı şarttan birini inkâr eylese veya şüphe etse veya tereddüt eylese veya hâli-i zihn olsa (inanmak veya inanmamaktan birini bile düşünmese) mümin olmaz.

Abdest almak, cünüblükten gusletmek, beş vakit namaz kılmak, ramazan orucunu tutmak, zenginlerin zekât vermeleri ve Kâbe-i muazzamayı haccetmeleri gibi hususlar da, Allahü teâlânın kullarına farz kıldığı hususlardandır.

Vâcib oldur ki, onu Allahü teâlâ buyurmuş ola, buyurduğu şüpheli delil ile belli olmuş ola. Yani o delilin delâleti kati olmaz ve başka bir şeye delâlet etmesi ihtimâli olması. Vacibi işlemeyen, fâsık ve azâba müstahak olur. Allahü teâlânın muradı başka bir şey olmak ihtimâli olduğu için vâcib olduğuna inanmayan imansız olmaz. Vitir namazı, zenginlerin Kurban Bayramında kurban kesmeleri ve Ramazan Bayramında fıtra vermek gibi...

Mübâh, işlenmesinde sevap ve günah olmayan şeylerdir. Helâlliği sabit, nehyi de olmayan sevap ve ceza beyân olunmayan şeylerdir. Oturmak, yatmak ve yürümek gibi. Eğer niyetsiz olursa mübah olur. Zira amel cisim gibi, niyet rûh gibidir. Ameller aynı olsa da niyetler değişik olur. Eğer yatmaktan maksat; “Vücûdumda olan yorgunluk gitsin de ibâdete kuvvet kazanayım, yahut teheccüd namazı kılmak için akşamdan uyuyayım, yahut dilimden müminler eziyet çekmesinler” olursa ibâdettir, sevaptır.