"Sultânın benimle ne işi var?"

12/03/2019 Salı Köşe yazarı A.U

Halîfe Hârun Reşid, bir akşam üzeri vezîriyle birlikte Fudayl bin İyâd hazretlerinin kapısını çaldılar.
O, içeriden sordu:
"Kimsiniz?"
Vezîr seslendi:
"Sultânımız seni ziyârete geldi. Kapıyı aç ki, kendisini daha fazla bekletmiyelim" dedi.
Hazret-i Fudayl;
"Sultânın benimle işi olmaz, benim de Sultânla hiç işim olmaz, lütfen meşgul etmeyin!" dedi.
Halîfenin hoşuna gitti.
Vezîrin kulağına eğilip;
"Aradığım, işte budur" dedi.
Ancak kapı açılmıyordu.
Vezîr, seslendi yine:
"Ey Fudayl! Aç kapıyı.
Hazret-i Fudayl;
"Ben açmam. Ama siz zorla girecekseniz, onu bilemem” dedi.
Yaşlı annesi;
"Aç oğlum" deyince açtı.
Onlar girince kandili söndürüp;
"Gözüm, dünyâ ehli birini görmesin" buyurdu.
O, dünyâ Sultânıydı.
Bu, gönüller Sultânı.
Hârun Reşid;
"Ey Fudayl! Bir nasîhatini almak için kapına geldim" dedi.
Hazret-i Fudayl, onun elini tutup; “Ne yumuşak el, bâri cehennemde yanmasa" buyurdu.
Hârun Reşid ağladı!
O, sözüne devamla;
"Ey Hârun! Sen milletin Sultânısın. Ama bilesin ki, asıl sultanlık, kendi nefsine sultân olabilmektir” buyurdu...